“Taş bastım bağrıma!”
Benlikten çıkıp bende olmaya doğru yol alırken… “Gerçekler acı değildir, acı olan birbirimizi dışlamamızdır.” Beş yıl...
Benlikten çıkıp bende olmaya doğru yol alırken…
'Gerçekler acı değildir, acı olan birbirimizi dışlamamızdır.' Beş yıl önce tanışmış olduğum bir rahip, bu sözü söyledi. Kendi kilise topluluğunu kurmuş olan Hıristiyan din adamı ile saygı çerçevesinde birbirimizi dinleyip anlamaya çalışmamız, benim için son derece önemli… Kendisi ile insan kardeşi olduğumuz için bir hukukumuz var. Beni benliğimden uzaklaştırıp öteki denilen bir başka varlığın duyguları, değerleri olduğunu hatırlattığı için böylesi hukuku paha biçilmez buluyorum. Ayrıca, Hıristiyan olmak gibi bir niyetim yok sevgili okur.
Kendimce ben de değerlerim için çırpınan biriyim. Yıllar içinde bu çırpınmalarım, farklı dil, din ve kültürler ile tanışmama vesile oldu . İnternasyonel (milletlerarası) bir birey olma yolunda hızla ilerlemek istiyorum ancak aynı zamanda milliyetçi yanımın da evrensel kültürlere dokunmasını diliyorum. Dinlerarası Diyalog adı altında Abant Toplantıları'nı da takip etmiş bir tatlı belanız olarak bunun yine ABD patentli proje olduğunu kabul etmekle birlikte bireysel anlamdaki uzlaşı çabalarını son derece önemli buluyorum. Bireysel anlamda bu tür çalışmalar, inançlar ve değerler arasında barış köprüleri kurar. Fakat toplumsal anlamda, özellikle devlet mevzubahis ise bu tür diyaloglara dikkat etmeliyiz. Her toplumun kendi yapı taşları vardır. Bu yapı taşları değerlerdir. Beğenelim ya da beğenmeyelim. Bu değerlerin içinde İslamiyet, inanılmaz bir öneme sahiptir. Devlet, her ne kadar laik olmak zorunda olsa da bu toplumsal gerçekliğe burun kıvırırsa anomiler dediğimiz toplumsal çatışmalar başlar. Yakın siyasi tarih, örnekler ile doludur.
Eski okurlarımız bilir, 16 Nisan Referandumu'na kadar gazetemiz dahil toplam üç yerel gazetede her gün AK Parti'nin politikalarını eleştiren yazılar kaleme aldım. Hakikatli olmak, adaleti ayakta tutmak için şunu da belirtmek isterim ki AK Parti, toplumun en önemli şifresini çözebilmiştir. Bu şifre, İslami söylem ve eylemdir. Birilerini eleştiren ana muhalefet partisi ve diğerleri, şapkalarını önlerine alıp sorgulama yapabiliyorlar mı? Sadece dindarların bağnazları olmaz, laiklerin de bağnazları var. Laik bağnazlar, yıllar önce benim de canımı acıttı; son dönemde başka bir tiyatro izliyoruz. Dindar bağnazlar yapacağını yapıyor! Meziyet, hem laik hem dindar olabilmekte… Hem milliyetçi hem dünya vatandaşı olmakta; ne dersin canısı, insan kardeşi olmak çok mu zor?
'Kimselerin canı yanmasın, olursa bir şikayet ölümden olsun' diyen şair ne güzel demiş.
Dünya öylesine bir kelebek etkisinde ki falanca ülkedeki bir olay, filancadakini etkiliyor. Mesela senin hüznün, benim içimi yakar. Etkileşim, empati yapabildikçe hikayelerimizin aslında birbirine benzediğini fark ederiz. O zaman 'Acının tadı da mutluluğun hazzı da aynıdır' deriz.
Kitab-ı Mukaddes tetkikçileri, Yehova'nın Şahitleri ve Hıristiyanlar ile işte son beş yıldır kelebek etkisiyle bir araya geliyoruz. İncil, Romalılar 10:12 'Rab, herkesin Rabbidir.'
Rab , gerçekten herkesin Rabbi mi? Birileri, Tanrı'yı da tekeline mi alıyor?
Evren boşluğu sevmiyor!
Demek istediğim, bir yerdeki boşluk evrenin enerjisine aykırı, bundan dolayı hangi konuda arafta isek bireysel anlamda ya da toplumsal manada boşluk, er geç bir başkası ile tamamlanıyor.
Parti, ideoloji, inanç olur ya da vs…
Boşuna bir şeyler yaşamayız. Bize ihtiyaca binaen sunulur. Kilisede bir ayine davet edilmiştim. Ayinde bahsetmiş olduğum papaz arkadaşım, Matta İncili'nden İsa Mesih'in dağdaki vaazını anlatmıştı. Mest olmuştum çünkü birlik ve sevgi mesajı veriliyordu. Sonra iki bayanı kürsüye davet etti. Daha önce İslamiyet ile hemhal olmuş kişilerdi. Her ikisi de o dakika itibariyle İsa Mesih takipçisi oldular. Tıpkı vaazı veren rahibin hikayesi ile hayatları hemen hemen aynı idi. 'Sevginin enginliğini burada bulduk' dediler.
Ayinden sonra 'Gördün mü bak? Biz, birilerinin söylediği gibi kişileri parayla buraya getirip din satmıyoruz' dedi. Özgürce geldiler, vaftiz edildiler.
İşte bir nasip örneği!
Kurban Bayramı için yabancı tanıdıklardan bayram tebriği mesajı aldım. Bir tanesi yazmış, 'Senin bayramın, bizim mutluluğumuz.' Ne kadar güzel değil mi? Farklı inançtan, bakış açısından böylesi bir kutlama!
Peki, bir AK Partili bu sözü içtenlikle başka bir partiliye; başka partili de AK Partiliye içtenlikle bu sözü söyleyebilir mi?
Nefesini hissedecek kadar sımsıkı sarılabilir mi biri diğerine; zor zanaat!
Peki, biz sevgili okur, dünya küçük bir kasaba halini alırken biz ne durumdayız ki diye endişeleniyorum. Sahi biz değerli okurum, ne kadar ayrı dünyalara ait olsak bile birbirimize nefesimizi hissedecek kadar içten dokunabilir miyiz?
İslamiyet, hiçbir dönemde olmadığı kadar sorgulanıyor. Müslümanların kaçı bu dert ile hemdert? Buna vereceğiniz cevap da en az 'Birbirimizi sevebilir miyiz?' sorusu kadar endişe verici!
Bu satırları yazarken radyoda merhum Zeki Müren'in sesi odayı çınlatıyor, şarkıdaki bir mısraya gönlüm tutuklu kalıyor, ihtiyaca binaen diyerek yazımı bu ifadeyle hatim edeyim izninizle: 'Taş Bastım Kan Ağlayan Bağrıma'.