Tanrı Bizi Affetsin! (Ben olsam etmezdim)
Günlerdir “Başta İzmir ve civarı olmak üzere Türkiye'min manzaralı ve rant getireceği düşünülen birçok yeri yakılıyor”...
Günlerdir 'Başta İzmir ve civarı olmak üzere Türkiye'min manzaralı ve rant getireceği düşünülen birçok yeri yakılıyor' dediğimde; 'Olur mu öyle şey?' diyenler çok olacaktır. Ama bu kadar hainin, şeref yoksunu rezillerin (sözlerim için özür dilerim) eş zamanlı yakmasının da tesadüf olacağını düşünmek de saflıktan başka bir şey olamaz.
Demişim ki sosyal medya hesaplarımın birinde: 'Bazı şeyleri ve bazılarını susturamazsın; ya içten yakarsın ya dıştan. Sanma ki ahı kalır, ya senden çıkar ya senin olandan. BEKLE'
Günlerdir sadece söylemde paylaşıyoruz. Oralara gitmediğimiz her gün söylediklerimizin içten ve samimi olacağını ASLA düşünmüyorum. (Ben dahil)
Bir şekilde gitmeli, yardıma ihtiyacı olan her canlının yanında olmalıyız. Böylesine acısı kapanmaz yaralarda beden ve ruha destek olmak çoğu zaman maddiyatın çok çok önünde olabiliyor.
Ve fakat bunun yanı sıra teknik ve pratik bilgilere de sahip olmak, o anların her saniyesini lime lime örmenin de diğer bir şekli olabilir.
Ama bana soracak olursanız; ilk yardım öğretileri gibi bu ve benzeri olaylar karşısında koruma, korunma, önleme ve tedavi etmek gibi birçok mühim konulara dair bilgilerin okullarda, belediyelere ait halk evlerinde öğretilmesi kanaatindeyim.
- İlk yardım
- Yangın kurtarma
- Sel felaketinden kurtarma
- Deprem korunma ve kurtarma
Ehli ve teknik bilgiye haiz insanlardan her okulda, her belediyenin eğitim desteği çalışmalarında olmazlarından olması gerektiğinin artık farkına varalım derim.
Bir haine bin vatan evladı çıkar, oraları cennete çevirir elbette ancak bu sevgiyi de bu kültürü de çocukken vermeye devam edelim.
Maalesef ki içi boşaltılan eğitimin hiç olmazsa insani ve duygusal zeka yönünden devrime ihtiyacı var. Bunu gerçekleştirmeliyiz.
Günlerdir acı kayıplarımız için belediye başkanı, 'Buraları imara açmayacağız' diyor. Bir diğeri, 'Ağaç dikme seferberliği başlatmalıyız' diyor. Öteki, ciğerlerimizi yakanlara ana avrat küfrediyor. Bazıları, gece gündüz çalışan itfaiye ekiplerine yardımda en önde yer alıyor. Başkaları; yanan ormanları, ağaçların yüreklerini, canlıların son hallerini, yavrularını bırakıp gidebilecek beceriye sahip kuşun sırf yumurtalarını bırakamadığı için yanıp kül olan bedenini, hızının yavaş olması yüzünden kaldığı yerde evine kapanarak yanan kaplumbağanın ve daha nice nice hayvanların en fena en üzüntülü görüntülerini paylaşıyor.
Ah o sessiz çığlıkları, acıyla bağırışları o ateşin ve rüzgarın sesinde kaybolup giden soluğumuzun hangi birine ağlayalım peki!
Üzülmek, vahlanmak ve küfretmek neyi değiştirir ki! Sözünü veren belediye başkanlarının sözlerini tutabilme becerileri ve hepimizin Türkiye'min daha fazla ciğerleri dumanla doldurulmadan hep birlikte direnmeyi, yeniden atağa geçmeyi, büyütmeyi, sevmeyi, anlamayı, yenilenmeyi ve bir olmayı başarabilmemiz lazım gelir.
Yanan onca canlı, ağaçlar, fidanlar, börtü böcekler, tüm ekosistemi yerle yeksan eden canilere rağmen yılmadan ama asla ağlayarak değil, dik durarak bin yaksalar da on binler dikeceğimizi ve kurtaracağımızı bilecekler.
Bunların yakan, yaktıran, neden olan, maşa olan, rant peşinden koşan, 'Bana da buradan bir ekmek çıkar' diyen zavallılar bilmeliler ki onları zaman ve gerçekler asla unutmaz ve hiç ummadıkları anda aynı acılarla sınanırlar.
Bizlerin şöyle bir aptallığı var: Koruyamıyoruz, konuşamıyoruz, anlatamıyoruz, dinletemiyoruz, savunamıyoruz, sevemiyoruz, sahiplenemiyoruz, sadık kalamıyoruz, böyle olunca da yapılan her şey yüzeysel kalıyor. Oradan yaz. Buradan söv, şuradan vahlan hepsi hikaye, geçelim bunları geçelim! 'Can olamadıktan' sonra hepsi yüzeysel.
Ha Tanrı affetsin mi? Onu bilemem ama benim elimde bir güç olaydı eğer bile isteye herhangi bir canlının canını yakan herkesi/ her şeyi sürünerek, acı çekerek yok olmasını sağlardım ki işte o vakit elinde alev makinesi var diye adamın teki suçlanmazdı!
Yarın başka yaşanmışlıklara yelken açmak için burada olacağım. Şimdilik sevgi ve şansla kalınız efendim.
Sevgiler…