Tabiatın gözyaşları!
“Ağlasam duyar mısınız mısralarımda, dokunabilir misiniz gözyaşlarıma ellerinizle?” der Orhan Veli, Anlatamıyorum şiirinde. Şiir sevmeyeniniz yoktur...
'Ağlasam duyar mısınız mısralarımda, dokunabilir misiniz gözyaşlarıma ellerinizle?' der Orhan Veli, Anlatamıyorum şiirinde. Şiir sevmeyeniniz yoktur diye niyaz ediyorum. Şiir demek inanç demek, sevda demek; bu şiirin bende çok ayrı bir yeri var. İlk erkek arkadaşım, üniversitede ders veren bir akademisyendi. 'Sevgililer Günü'nde çiçek yerine sana hediyem, 'Anlatamıyorum' şiiri olsun' demişti. Kağıtlara ve çiçeklere kıyamazdı. Gençtim ama yine de anlamaya, ona ayak uydurmaya çabalıyordum lakin çok sevsek de sevilsek de insanoğlu, alnına yazılan nasibi kadarını yaşar. Değerli okurum, sen de aynı fikirde misin?
Geçen yıl bu dünya okulundan mezun olana kadar kendisiyle dostluğumuz baki kaldı. Kanser hastalığına yakalanmıştı. Çok şükür olsun ki Rabbim, acılar içinde kıvranmadan onu yanına aldı. İnsanlığın hayrı için zaten beyni yeterince ıstırapla doluydu. Sosyoloji ve tarih ilmine sayısız hizmetleri olan mücadele adamı Prof. Dr. Hüsamettin Arslan, nur içinde uyu…
'Hizmet ettiğin, faydalı olmak için çırpındığın bu kıymetli toplum, kağıdın da çiçeğin de kıymetini biliyor' diye kendisiyle parapsikoloji ilminden öğrendiğim telepati yöntemi ile konuşuyorum. Hissettiğinden eminim. İmanlıydı. 'Zavallı anacığımın inançlarıyla dalga geçiyorlar' diye kahrolurdu. Hak ettiği mevkiyi çok geç elde edebilmişti. Bazı sözde bilim adamları, değerlerimize nanik yapsa da bu topraklarda Hüsamettin Arslanlar hep var olacak…
Halkın lügatteki manası, ölçen demektir. Halk, doğru olanı feraseti ile sezinler. Her şey, satırlar ile öğrenilmez, sadırlar vardır. Her akademisyen bilim adamı mı, her sarıklı hacı hoca mı?
Her neyse; bir dokun bin ah işit, bu kase-i fağfurdan olmasın.
Sahi, bizim ne güzel bir halkımız var, vallahi… Evini, rahatını bırakıp Kaz Dağları için yollara revan olan tüm doğa severleri yüreklerinden öpüyorum. Allah sizden razı olsun.
2007 yılında Kaz Dağlar'ında Hattuşa Tatil Köyü'nde idim. Dağın eteğine yaklaştığımız sırada nefesim bile rahatladı. Nefes alabilmek çok önemliymiş. Astım hastasıyım sevgili okurum. Aranızda sigara içen varsa kurban olayım benim gibi hasta olmayın, olur mu? Biraz tedavi olmak, biraz dinlenmek için gittiğim Kaz Dağları'na bayılmıştım. İnanılmaz bir doğa mucizesi… Homeros'un İlyada adlı mitolojik destanında da bahsedilen muhteşem yer, nice sevdalının aşk mekanıdır.
Malumunuz, son zamanlarda bu doğa harikasına da nanik yapanlar var. Bunlar da bazı sözde Müslüman!
Ahhh ki ahhh… 'Dinsizin hakkından imansız gelir' derler; Allah'ın ilahi kitaplarda insanoğluna emanet olarak verdiği tabiatı ağlatanlar, acaba deist mi ateist mi?
Ateist malum, Tanrısız demek. Deist de Tanrı inancına sahip ama hiçbir dine inanmayan kişi…
Bireysel anlamda inanmak ya da inanmamak, sorun teşkil etmez. Ne yaparsan yap. Bekarlık gibidir. Her kimi özlüyorsan onun kucağında sabahlayabilirsin. Fakat evli kişi öyle mi, duyguların aklına hükümran olamaz. Toplumsal anlamda dini inanç da işte bu kadar hassastır. Özel hayatımda deist tanıdıklarımla saatler boyunca hoş sohbet eşliğinde dinleri sorgularım. İstedikleri şekilde konuşabilirler, kritik edebilirler. Ancak bu fikirlerini toplumun huzurunda anlatmalarını istemem.
'İstediğim gibi konuşurum, canım ne isterse yaparım' edebiyatı, ne kadar doğru olur bir iman sahibi için?
Rahmetliden ben sadece sosyoloji öğrenmedim, insanlık erdemini de öğrendim. Dileğim, değerlerimiz ve büyüklerimiz incinmesin.
Bal arısı bal yapar; hünfesa cife taşır! Türkçe meali, malum bal arısının zevki baldır; b.k böceği de b.k taşımaktan haz alır… Acı ya da tatlı herkes; içini ısıtan, kendisine çekici gelenle demlenir, hemhal olarak yaşar.
Bazı kişilerin gıdası da böyle… Çekim meselesi… 'Nasıl yani?' diye kıvranma, bahsettiğim gibi. Nasip meselesi… Lütfen anla beni canım okur .
Birbirimize saygılı olmak zorunda olduğumuzu önce kendi nefsime her zaman hatırlatıyorum. Bu hürmeti tabiata karşı da göstermek zorundayız. Eleştirelim, kritik edelim birbirimizi ama hakaret etmeyelim, dalga geçmeyelim. Tabiat da canlı bir varlık, onunla da aynı frekansta olmaya çabalayalım.
Hele de 'Müslümanım' diyen bireylerin olaya çok daha vefalı ve duyarlı olması gerekiyor. Duyarlı olun. Kendiniz için değil, toplum için… Ati dediğimiz geleceğimiz için…
Vefalı olalım ki bu vatan, bu tabiat buna değer; kimler geldi kimler geçti… Aziz hatıralar var.
'Anlatamıyorum' diyen insanoğlu, bil ki tabiatın dili olsa neler anlatacak sana!
Tabiat da ağlar, hem de nasıl… 'Anlatamıyorum işte' diyen kıvılcım, volkan olur yakar.