SU KITLIĞI DA BİR AFETTİR
Başta deprem olmak üzere bir yandan sel, öte yandan kuraklık ve orman yangınları gibi doğal afetler...
Başta deprem olmak üzere; bir yandan sel, öte yandan kuraklık ve orman yangınları gibi doğal afetler binlerce yıllık dünya tarihinin ayrılmaz parçasıdır.
Dünyada süregelen doğa olayları, insanların yaşamlarında ölümlü ve yaşamı kısıtlayıcı sonuçlar doğurduğunda afet olarak nitelendirilir.
Afetlerin beklenmeyen doğa olaylarının sonucu ortaya çıktığı kabul edilmesine karşın, günümüz teknolojisinin geldiği noktada, bilim insanları gelecekte insanlığı nelerin beklediğini açıklıkla ortaya koyuyor.
Başına gelebilecek tehlikeyi kestiremeyen insanlık risk altında…
Can ve mal kayıplarının fazlalığı bakımından deprem, doğal afetler içinde önemli bir yere sahip. Ancak kuraklık ve susuzluk günlük yaşantımızı tehdit edecek bir doğa olayı.
Tüm insanlık suya ihtiyaç duymaktadır. Suyun israf edilmemesi gerektiğini biliyoruz, ama sebep ne olursa olsun, sanki çeşmeyi her açtığımızda suyun akacağını veya tarlaları her zaman dilediğimiz gibi, rahatça sulayacağımızı sanıyoruz. Zirai sulamada yaşanacak kıtlık, gıdaya ulaşımı da etkileyecektir. Şu bir gerçek; tatlı suya ulaşımımız giderek zorlaşıyor.
Azalan su kaynakları ve sıcaklık artışları, sulu tarımın çok yoğun olduğu bölgemizde öncelikli sorunların başında ele alınmalı. Ciddi bir ekolojik dengesizlikle ve bunun yol açacağı olumsuzluklarla karşı karşıya kalmak üzereyiz. İnsanlarımız çiftçilikten uzaklaşıyor.
Yerküremizdeki suyun %97,5'i denizlerde bulunan tuzlu su ve yalnızca %2,5'i tatlı sudur. Tatlı suların büyük bir bölümü de kutuplarda buzul olarak ve yer altındaki oyuklarda bulunur. Bize kullanmak üzere kalan tatlı-su miktarı %0,26'dır.
En eski çağlardan bu yana, Küçük Menderes'in taşıdığı alüvyonlar; en değerli tarım alanlarını ve yerleşim yerlerini oluşturdu. Küçük Menderes havzasında yaşayanlar, su açısından güvenli ve şanslı bir ortam buldukları için kentlerini buralarda kurdular. Yakın tarihlere kadar, Küçük Menderes ve yan kollarındaki derelerin balık tutulacak kadar bol suya sahip olduğu belleklerdedir. 30-40 yıl önce, nehrin kıyılarındaki sazlıklarda piknik yapılıyor, incir bahçelerine yazlığa gidiliyor, hayvanlar ve tarlalar ırmak suyu ve tulumbalarla sulanıyordu. Aradan geçen süre içinde yeraltı suları ve nehirlerdeki bolluk anılarda kaldı.
Önceden öngörülebilir doğal afetler; gökyüzü, yeryüzü veya ülke sınırı tanımıyor…