Söz var

'El elin eşeğini türkü söyleyerek arar' derler. Ne doğru sözdür. Bir sorun, en çok sahibini ilgilendirir...

'El elin eşeğini türkü söyleyerek arar' derler.

Ne doğru sözdür.

Bir sorun, en çok sahibini ilgilendirir ve ancak onun katkılarıyla çözüme ulaşabilir.

Eskilerden bir yazarımız şöyle der: 'Ara bulucu, genellikle arabozucudur.'

Neden her işimize bir aracı bulmaya çalışırız? Bunun temelinde en kolayından çözüme ulaşma isteği yatar elbette ki. Kolay varken insan niye zorunu seçsin ki?

Ara bulucular da genellikle kendine yontar keser gibi. Bir bakarsınız bütün fayda ona, bir daha bakarsınız bütün fayda yine ona.

İşlerimizi çoğu zaman başkalarına havale etmek her ne kadar bizi biraz rahatlatsa da zaman içinde tembelleştirir.

Pek çok fırsatı da yitiririz böyle durumlarda.

*

Kendini tanıma.

Pek çok insan için 'Kendini tanıyor' diyemeyiz kolaylıkla.

Neden mi?

Zoru gördüklerinde kolayca yamuluverirler. Ne verdikleri kararların arkasında dururlar. Ne de yaptıkları eylemi sahiplenirler.

Sürekli başkalarına göre pozisyon alırlar. Havayı koklarlar.

Kendilerine dönüp bakmadıkları belki de bakma becerisine sahip olmadıkları için neler üretebileceklerini yaşamda onlara neyin haz vereceğini bulamazlar.

Nasıl tanır insan kendini?

Elbette ki sorgulayarak. Başkalarının değil, kendi yaşadıklarının muhasebesini yaparak.

Çekirdeği anlayınca meyve zaten kolaylıkla anlaşılır.

**

Kırılganlık…

Çokluk zayıf olmak olarak algılanır. Kırılan, kolay darılan, küsen insanlara pek çok kişi küçümser bir edayla yaklaşır.

Neden kıran olmaktan söz edilmez böyle durumlarda? Tüm dikkat, kırılan üzerinde yoğunlaşır. Yaşamı bütünüyle algılamak zordur elbette çok insan için. Çoğu zaman işlerine öyle geldiklerinden böyle davranırlar. Bazen de yeteneksiz ve bilgisiz görgüsüz oluşlarından.

***

Bir de sivrisineğin kartala şık olma hikyesi var. Onu da gelecek yazıya saklayalım.

Sevgi, dostluk ve umutla.

Bakmadan Geçme