'Soyunma Odası'

Eski bir milletvekili oyuncu Melis Sezen'i Altın Kelebek Ödülleri töreninde giydiği kıyafet üzerinden eleştirmiş. Basın yayından...

Eski bir milletvekili oyuncu Melis Sezen'i Altın Kelebek Ödülleri töreninde giydiği kıyafet üzerinden eleştirmiş. Basın yayından takip ettiğim kadarı ile bu eski vekil yaptığı eleştirinin yanında bu kıyafetin 'kanunen suç' olduğunu da iddia ederek, savcıların harekete geçmesini istemiş.

Bir televizyon programında konuşan bu vekil, 'Bu Sadakatsiz adlı dizide oynayan bir kız var. Adını filan bilmem. Geçen gün bir galaya çağırdılar. Bir kıyafet giymiş, o kıyafet kanunen suç. Hem de şikyete bağlı olmayan bir suçtur. Çünkü göğüs dekoltesi tamamıyla açık toplum içinde kendini gösteriyor. Yani sütyen yok, göğüs dekoltesi göbeğe kadar inmiş, yani bu ahlaksızlığın daniskasıdır' demiş.

Eski vekilin sözlerine en azından benim takip ettiğim e-sosyal medyadan tepki yağdı. Vekil de başka eleştirecek konu bulamamış!

Peşinen söyleyeyim, bence eleştiri de 'aşırı' tepki de gereksizdi.

**

Birgün kabadayının birinin çok fena canı sıkılmış. 'Ne yapayım ne edeyim' derken bir kahvehanenin önündeki dut ağacına bir kuzu bağlamış ve gelen geçene, dut ağacına bağlanmış bu hayvanın adının ne olduğunu sormaya başlamış.

İlk kurban doğal olarak 'kuzu' demiş.

Vay sen keçiye nasıl kuzu diyerek, pata küte pat küt dayak atmış. Adam neye uğrağını bilemeden kendini zor kurtarmış. Yoluna devam ederken karşıdan gelen adama da aynı muamele yapacağı düşüncesi ile durdurup şöyle uyarmış:

– Sakın ola ki o dut ağacına bağlı kuzuya kuzu deme! Adam onu keçi sanıyor…

Uyarıyı alan adam kahvenin önünden geçerken kabadayı aynı soruyu sormuş. Adam da gayet rahat bir biçimde yanıt vermiş:

– Bunu bilemeyecek ne var? Keçi işte!

– Vay sen benim kuzuma nasıl keçi dersin!

Yine pata küte pat küt bir güzel dayak!

O da canını zor kurtarmış yoluna devam ederken onun da önünden başka bir adam geliyormuş ve o da karşısından gelen adamı uyarmak istemiş. Durumu özetledikten sonra şöyle demiş:

– Valla ne dersen de dayağı yiyeceksin!

**

Bazen ne dersek diyelim pireyi deve yapmakta üstümüze yoktur.

Ama bana da sen ne düşünüyorsun diye sorarsanız, ben de maalesef 'Yakışmış kızımıza!' diyemeyeceğim…

**

Gaziantep Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Arif Özaydın, yaklaşık 10 yıldır öğrenci, personel ve sivillere hizmet veren üniversitenin spor merkezi SPORIUM'da kıyafet değiştirmek isteyenlerin kullandığı odaların kapılarındaki 'Soyunma Odası' yazılarını kaldırtarak yerine 'Bayan Giyinme Odası' ve 'Bay Giyinme Odası' tabelalarını astırmış. Bunu da bir maharet gibi orda burda duyurmuş.

Bu değişiklik çok önemli bir proje mi? Kesinlikle değil. Peki yapılan iş?

Açıkçası, 'soyunma' odası yerine 'giyinme' odası da yazılabilir ve yanlış olmayacağı gibi daha uygun da olur düşüncesindeyim…

**

Salgın nedeniyle birçok dükkanın kapısında 'Maskesiz girmek yasaktır' yazısı yazar…

Epeydir kafamda, yazmak istiyorum ama sıra gelmiyor veya unutuyorum.

Bence 'Lütfen maske takınız!' yazsa daha şık olur…

Neden hep 'yasaklama' yapıyoruz ki? Bazen de hatırlatma yapalım…

**

Son günlerde ilçemizde yapılan birtakım etkinliklerde kullanılan Türkçe ve yabancı kökenli kelimelerin yanlış kullanıldığına dair bir tartışma yaptık üç beş arkadaşla.

Örneğin; workshop, otantik, sempozyum, çalıştay ve küratör gibi.

Konuyla ilgilenen bir uzman bir arkadaş da 'eleştiri yetmez, yerine doğrusunu koymak gerekir' demiş.

Festivallerle de ilgili yazacağım…

Ama dikkatimi toparlamam ve bunlara yoğunlaşmam gerekir. Biraz da soğuması gerekiyor.

Bir köşe yazısı, klavyenin başına oturunca beş dakikada yazılmıyor.

Yıkıcı değil yapıcı eleştiriyi tercih etmeliyiz.

Bakmadan Geçme