“Son 10 yılda çocuk istismarı arttı”

18 Kasım Avrupa Çocuğun Cinsel Sömürüsü ve İstismarına Son Verme Günü kapsamında Küçük Menderes Gazetesi ve...

18 Kasım Avrupa Çocuğun Cinsel Sömürüsü ve İstismarına Son Verme Günü kapsamında Küçük Menderes Gazetesi ve TV9 İzmir ekibi olarak Ödemiş Devlet Hastanesi doktorlarını ziyaret ettik.

Çocukların maruz kaldığı istismarın tedavisinde psikolojik destek sağlayan Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Harun Erdem şunları söyledi: 'UNICEF'in çalışmaları, son 10 yılda çocuk istismarının arttığı yönünde. Eskiden beri istismar var fakat toplum bilinci geliştikçe gün yüzüne daha çok çıkıyor. Bu yüzden sayıların arttığını düşünüyoruz. Bu durumun hem iyi hem de kötü tarafı var; sayıların artması korkutucu olurken iyi tarafı ise bu vakaların bize ulaşması, bizim onlara yardım etmemizi sağlıyor.'

 

'Çocuğun karnı doyururken ruhu doyurulmuyor'

 

Erdem şunları da ekledi: 'İstismar, durumu açıklamak için dar bir kavram aslında. Ruh Sağlığı çalışanları olarak daha çok çocukluk çağı travması diyoruz. Çocukluk çağı travmalarını da beşe ayırıyoruz. İstismar; fiziksel, duygusal ve cinsel istismar olarak kendi içinde üçe ayrılıyor. Bir de ihmalkarlık var. İhmali de kendi içinde duygusal ve fiziksel ihmal olarak ikiye ayırıyoruz.

 

Yetişkinlerde yapılan çalışmalarda geriye dönüp bakıldığında çocukluk travmalarının etkisi %30'dur. Yani üç kişiden biri, çocukluk travmasına uğramış oluyor. Bizim en sık gördüğümüz, duygusal ihmalkarlık. Cinsel istismar ve duygusal istismar, daha çok adli mercilere yansıyan konular oluyor.

Türk toplumunda en çok görülen ve ileride birçok psikiyatrik hastalığa sebep olan durum, duygusal ihmalkarlık oluyor. Çocuğumuzun karnını doyuruyoruz, barınacak bir çatı veriyoruz, bütün bunları yaparken fiziksel ihmal olmamış oluyor fakat duygusal ihmalkarlık, toplumda oldukça yaygın bir durum. Maalesef ki çocuğun karnı doyururken ruhu doyurulmuyor.

 

Son 30 yıllık süreçte çocuklar, istismara karşı yasalarla güvence altına alındı. Bu çok yakın bir tarih, bu sebeple daha çok karar verici mercilerin önlem alması lazım. Ülkemizde bu konuda pek çok önemli adımlar atıldı bakanlıklar tarafından ve biz de kendileriyle koordineli bir şekilde çalışıyoruz. Bu, işin kolay kısmı. Zor kısmı ise bütün bu olaylar olmadan engelleyebilmek.'

 

'Çocuklar bizim geleceğimiz'

 

Konu ile ilgili olarak Psikolog Ayşenur Akten ise, 'Çocuklarımızı korumak, aslında bizim çok fazla önemsediğimiz bir konu. 'Çocuklar bizim geleceğimiz' diyoruz. Dolayısıyla hepimiz, geleceğimizin daha iyi ve daha sağlıklı olması için onlara güven veren bir dünya bırakmak istiyoruz. Böyle olunca da çocuklarımızı korumak için elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz.

 

Çocuğun Cinsel Sömürüsü ve İstismarına Son Verme Günü, vermiş olduğumuz bu mücadelenin bir parçası sadece. Yani çocuklar, pek çok konuda istismar ve travmaya uğrayabiliyorlar. Cinsel istismar ise bunun yalnızca bir bölümü. Bu gün ise bu verdiğimiz mücadelenin sembolik bir hali aslında' dedi.

 

'Çocuklara bu durumu anlatmak için

aile içinde mahremiyet eğitimi verilebilir'

 

Akten, 'Çocuk istismarı önlenebilir mi?' sorumuza da şöyle yanıt verdi: 'Önlenebilmesi için iki unsur var: Biri suçlu, biri de suç. Suçluyu istismar konusunda bilemiyoruz. Suç ise bu olayların yasal olarak karşılığıdır. İşte bu konuda suçluyu önceden bilebilmek mümkün değil. Önlemek konusunda ise çocuklarımızı korumamız gerekir. Bu koruma da suçu onlara anlatmaktan geçer.

 

Çocuklarımızın her an potansiyel bir istismarcı ile karşılaşabilme ihtimaline karşı onlara kendilerini korumaları gerektiğini anlatabiliriz. Çocuklara bu durumu anlatmak için aile içinde mahremiyet eğitimi verilebilir. Çocuklara kendi bedenlerini doğru bir şekilde öğretmemiz gerekir. Bunun için bir yaşından itibaren çocuklara anlatılmaya başlanmalı çünkü istismara uğrayan çocukların yaşı, gerçekten çok küçük. Çocuklara cinsel bölgeleri öğretilmeli. Özellikle dört bölge var; ağız, göğüs, ön ve arka bacak araları. Bu dört bölgenin onların özel bölgelerinin olduğunu, kimsenin onlara dokunma hakkı olmadığını yalın bir şekilde anlatmalıyız. Çocukları endişelendirmeden, korkutmadan bu eğitimi vermeliyiz.

 

'Eğer detaylı anlatmazsak

istismarı hafife almış oluruz'

 

Üç yaşından itibaren çocuklara sevgi amacıyla dokunulduğunu hissettirmemiz gerekiyor. Sevgi amaçlı ve cinsel amaçlı dokunuşların farklı olduğunu onlara anlatmamız lazım. Bunu yaparken öncelikle güven veren dokunuşun hangisi olduğunu ona anlatacağız. Çocuklara bunu anlatırken iyi ve kötü sıfatlarını kullanırsak onlar bu durumu anlayamayabilir çünkü çocuklar, saf ve temiz oldukları için onların dünyalarında kötü kavramının yeri olmadığı için detaylı bir şekilde anlatmakta fayda var. Eğer detaylı anlatmazsak istismarı hafife almış oluruz.

 

Çocuk beş yaşına geldiğinde ise cinsel amaçlı dokunuşlar açık bir şekilde gösterilmeli ki bu durumun onun için tehlikeli olduğunu bilsin. Cinsel bölgelere dokunmak, çıplak fotoğraflar çekmek, cinsel organ teşhirciliği, sürtünme gibi davranışların ayrıntılı bir şekilde açıklamamız gerekiyor. Ayrıca çocuğumuza, 'Sana bu yollarla yaklaşmaya çalışanlar olabilir' diyerek öğretilmeli ki istismarcılar iki yöntem kullanır. Birincisi çocuğu korkutarak tehdit etmek, bir diğeri ise hediye ya da ödül vermek. 'Bu şekilde sana yaklaşan olursa sır olarak saklamadan anlatmalısın' diyerek çocuğa bunun bir sır olmadığı bilgisi verilmelidir. Böyle bir şey ile karşılaşırsa bulunduğu ortamdan hemen kaçması ve güvendiği birine durumu anlatması gerektiği söylenmelidir. Bu konuda ne kadar bilgilendirici olursak bu durumun o kadar önüne geçebiliriz.'

 

Son olarak Akten, 'Biz burada adli merciler yoluyla bireylerin yanında küçük yaşta istismara maruz kalmış yetişkinler ile de ilgileniyoruz. Yetişkinler, geçmişte yaşadığı travmalar için de psikiyatri kliniğine başvurabiliyorlar. Bize gelen her bireye yardımcı olmaya çalışıyoruz' dedi.

 

Ece Köseoğlu

Bakmadan Geçme