Sıkıştırılmış zamanlar
Az zamana çok iş sıkıştırmak… Ne kadar mümkün? Mümkün kılmaya çalışıyoruz ha bire. Yetiştiremediklerimiz ise bizi...
Az zamana çok iş sıkıştırmak… Ne kadar mümkün? Mümkün kılmaya çalışıyoruz ha bire. Yetiştiremediklerimiz ise bizi zorluyor, sıkıyor ve üzüyor bazı. Her şeyin olduğu gibi zamanın da bir hacmi ve yapabilecekleri alma kapasitesi var. Biz ahir zaman insanları, o zamana çok şeyleri sıkıştırmaya çabalıyoruz tüm gayretimizle. İşlerimiz çoğalmış olsa gerek. Geçmişteki insanların bizim kadar yoğun ve koşturmacalı yaşadığını zannetmiyorum. Neredeyse nefes sayımız kadar iş yapmaya çalışıyoruz. Bu da mümkün değil elbette. Zamanı genişletmeye uğraşıyoruz işlerimizi yetiştirmek için. Ama zaman genişlemiyor. 'Öyleyse sen geniş olmalısın' diyoruz ama nasıl?
Bazen 'Neden yazıyorsun?' diye soranlar oluyor. Yazmak, zamanı genişletiyor belki de. Olması gereken dilimi de aşıp genişliyor, genişliyor etki alanı. Yani sen, ufak bir not düşerken zamana kaleminle, zamansızlığa adım atıyorsun. Uçup gitmesine, kaybolmasına izin vermiyorsun sözcüklerin. Yitmiyor söylenenler. Şaşmıyor, şaşırmıyor rotasını. Vakti gelince de hedefine ulaşıyor ve görevini yerine getiriyor. Yazmak, yazılanların birilerine değmesine vesile olmak, dokunmak hayatlara… Hayatımda var olanları benden sonra var olacaklara ulaştırabilmek için atılan bir adım.
Kil tabletlere yazılan sözcükler değişse de, yazılan yerler farklılaşsa da duygu ve hissedilenler ortak. İnsan, insana verilmiş duygular; sevgi, merhamet, acıma, öfke, kin, düşmanlık, intikam almak… Ortak. Sözcükler şekil değiştirse de duyguların aktarımı aynı.
Yazılanlar götürüyor bizi geriye ve yazdıklarımız bizi taşıyacak ileriye. Yazmak, bu yüzden anlamlı. Her ne kadar bazen sözcükler kifayetsiz kalsa da duyguları anlatmaya, yine de insan lisanı ile var, var olmaya da devam edecek. Kalıcı olmayı seviyor insanoğlu ve bu yolla bir adım atıyor…
Son günlerini yaşarken yaz, sıcakla vurgu yapıyor bu bitişe. Tatil, son demlerde. Tatile veda paylaşımları var hep sosyal medyada. Son bir iz bırakıyor insanlar, geçen zamana dair. Atalet vakti, yavaş yavaş yerini yeni mevsimle birlikte harekete bırakacak. Hareket iyidir. Esen rüzgar, yağan yağmur, dalında eren meyve, yürüyen insan, koşan hayvan, zıplayan top güzeldir. Durmaktan iyidir. Beklemekten, pasiflikten evladır. Oku, yaz, yürü, hareket et, üret, güzeldir bunlar. Zamanı anlamlandır, anlam kazansın hayatın…
Zaman gitmeyi vurunca karşısında hiçbir şey duramaz. Gitme çanları çalıyor şu demlerde. Almış eline valizini Ağustos gidiyor. Onunla birlikte yaz ve tatil de gidiyor. Mevsim yeniye dönerken yüzünü, yaşanmışlıkları ardında bırakarak umudu yeni mevsime taşıyor usulca. Ağır ağır topluyor güne dair ne varsa. Kimse kaçamayacak bu değişimden, kaçamadı zira tarih boyunca. Ve güzeli umdu her yeni gelenle. Biz de yeni gelen mevsimin, ayın ve günlerin güzellikler getirmesini dileyelim hepimiz için.