Seferberlik

Seferberlik, 'Bir alanda yapılan geniş çaplı çalışma ve işlerin bütünü…' 'Ortak hareket' Askeri bir terim gibi...

Seferberlik, 'Bir alanda yapılan geniş çaplı çalışma ve işlerin bütünü…' 'Ortak hareket'

Askeri bir terim gibi görünse de bence kelime 'sefer-i birlik' tamlamasının birleşmiş halidir. Örneğin: 'Okuma yazma seferberliği.'

Pazartesi güü okulların açıldığı ilk gün, sabah kalkar kalkmaz ne TV açtım ne de internete baktım. Kahvaltımı yaptım ve istiklal marşına yetişmek için okula yöneldim.

Aslında büyük felaket olarak adlandırabileceğimiz, sabahki 04.17 depreminden öğretmenler odasında haberdar oldum. TV'deki haberlerini izlerken, depremin büyüklüğü ortaya çıkmaya başladı. Yaklaşık 400 kilometrelik bir hatta meydana gelen ve 10 il ile 15 milyon insanı uykuda yakalayan yıkıcı sarsıntının etkileri saatler ilerledikçe ortaya çıkmaya başladı. Gerisini biliyorsunuz; anlatmama gerek yok zaten biliyorsunuz.

Önce bir tespit yapayım: Deprem milyarlarca yoldan bu yana olagelen bir doğa olayıdır. Ne bir sınavdır ne de bir cezalandırma.

Eğer illa ki bir sınavdan bahsedeceksek:

Ülkemizin mühendislik eğitimi ile ilgili bir sınavdır diyebiliriz.

Bilimle birlikte hareket edip etmediğimizi ölçen bir sınavdır diyebiliriz.

Ülke olarak felaketlere karşı ne kadar hazırlıklı olduğumuzu gösteren bir sınavdır diyebiliriz.

Biliyorsunuz her felaketten özellikle depremlerden sonra 'Dersimizi aldık' der kısa süre sonra da ne aldığımızı unuturuz.

Bu felaketin gerçek tablosu üç beş gün sonra daha yakıcı bir şekilde kendini gösterecektir.

Enkaz kaldırma çalışmaları açısından bakacak olursak bile çalışmalar aylarca sürecektir.

Hem yarattığı tahribat hem de can kaybı açısından, savaştan bile beter bir durumdur.

İkinci tespiti yapacak olursak:

Bırakalım bu türlü felaketlerde sivil toplum da kendini geliştirsin.

Sivil toplumun önünü tıkamayalım. Vatandaş kime güveniyorsa yardımını ona yapsın…

**

Gazete editörünü zora sokmamak için yazılarımı en az bir gün önceden yazarım. Hem bu yüzden hem de moral bozukluğundan dolayı Çarşamba günü için yazdığım yazımı değiştirmedim. Çünkü gün yazı yazma zamanı değil dayanışma zamanı idi.

Salı ve Çarşamba akşamları, ilk günden itibaren belediye kültür merkezi nikah sarayında organize edilen yardım toplama merkezlerine gittim. Belki bir faydam olabilirdi. Belediye Sosyal İşler'de liseden öğrencim Onur Bacak var. Telefon edip 'Durum nedir?' diye sordum. 'Gel hocam' dedi. Yemekten sonra gittim. Fakat hem görevliler hem de başta beden eğitimi öğretmeni arkadaşım Hasan Nokta başta olmak üzere üç beş öğretmen arkadaşın organize ettiği gençler; öyle bir işbirliği içine girmişlerdi ki bana tanıdığım öğrencilere 'kolay gelsin' demek kaldı. Gelen yardım kolilerini ayrıştırarak, kolilemek ve yeniden kamyonlara yüklemek… Gençler sanki karınca kolonisi gibiydiler… Ben sadece izledim…

Ah halk olarak dayanışmayı sevdiğimiz kadar devlet olarak da önlem almayı sevsek…

Dayanışmada 'seferberlik' ilan ediyoruz ama önlem alma konusunda 'saldım çayıra, mevlam kayıra' demeyi pek seviyoruz. 'Bize bir şey olmaz!'

**

Ve gelelim üçüncü tespite:

Acının dini ve milliyeti yoktur. Paranın da dini ve imanı yoktur.

Ama ne olur artık şu imar ve rant işlerini denetleyelim…

İhale, taşeron, müteahhit ve denetimsizlik.

Ve her seçimden önce gelen imar afları…

Göstermelik tatbikatlar…

Yazacak çok şey var da…

 

Bakmadan Geçme