REFERANDUMUN ARDINDAN…
Geçtiğimiz pazar günü Anayasa değişikliği referandumu yapıldı. Kesin olmayan sonuçlara ve Yüksek Seçim Kurulu açıklamalarına göre...
Geçtiğimiz pazar günü Anayasa değişikliği referandumu yapıldı. Kesin olmayan sonuçlara ve Yüksek Seçim Kurulu açıklamalarına göre teklif, %50'nin biraz üstünde bir oranla kabul edildi. Şimdilik ülkemiz için hayırlı olsun diyor, referandumla ilgili tespitlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Öncelikle belirtmek isterim ki; ülkede olağanüstü hal uygulanırken, temel hak ve özgürlükler kısıtlanmışken, ordumuz komşu bir ülkede savaş halinde iken bu anayasa değişikliğine ülkemizin ihtiyacı yoktu… 1980 askeri darbesinden sonra kabul edilen 1982 Anayasası'nın birçok maddesi, zaten sivil yönetimlerce parlamentoda değiştirilmişti. Çağdaş demokrasi ile bağdaşmayan seçim yasası, siyasi partiler yasası ile yargının bağımsızlığına gölge düşüren bazı maddeler de mecliste bulunan siyasi partilerin uzlaşısı ile rahatlıkla değiştirilebilirdi… Ama öyle olmadı, referanduma gidildi…
Yurt içinde ve dışında birçok sivil toplum örgütü tarafından tespit edildiği üzere halk oylaması, eşit koşullarda ve adil olarak yapılamamıştır. Propaganda döneminde iktidar partisi, devletin tüm olanaklarını sorumsuzca tek taraflı kullanmıştır. Devlet kadrolarının çoğu başbakanından memuruna kadar evet için çalışmıştır. TRT, iktidarın sesi gibi yayın yapmış muhalefete yeterince yer vermemiştir.
Mevcut anayasaya göre tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanı, iktidar partisinin yanında partili cumhurbaşkanı gibi 'evet' için çalışmıştır. Parasal olarak da evet cephesi, devlet olanaklarını kullanarak çok güçlü bir propaganda yürütmüştür. Buna rağmen 'hayır' cephesince alınan %49'luk oran küçümsenemeyecek ölçüdedir. İktidar partisi, yıllardan beri elinde bulundurduğu başta Ankara olmak üzere İstanbul, Antalya, Adana, Mersin gibi büyük illeri kaybetmiştir. 2019 yılında yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde aday olması halinde Recep Tayyip Erdoğan'ın seçileceğinin garanti olmadığı görülmüştür. Halkoylamasını küçük bir farkla kazanmıştır. Eğer sonuçlar bu şekilde kesinleşirse iktidar partisinin işi pek kolay olmayacaktır.
Yüksek Seçim Kurulu'nun AKP'li bir yöneticinin başvurusu üzerine son anda aldığı kararla mühürsüz zarf ve oyların da geçerli sayılacağını bildirmesi, yapılan seçimi şaibeli hale de getirmiştir. Yüksek Seçim Kurulu da dhil hiç kimsenin ve kurumun seçimlere gölge düşürmeye, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin dünyadaki itibarını sarsmaya hakkı yoktur. Çağımızda uygar devletler; hukukun üstünlüğüne önem veren ve uygulayan devletler olarak tanımlanmaktadır. Yüksek Seçim Kurulu da bu tanıma uyarak itirazları hukuk ve yasalar çerçevesinde değerlendirmeli, halkı ikna edecek bir karar vermelidir.
Seçimler, halk oylamaları yapılır. Kazanılır, kaybedilir. Sonuçlar önemli değildir. Bunlar demokrasinin nimetleridir. Önemli olan; ülkemizin birliği, beraberliği, bütünlüğü ve barışıdır. Olaylara bu açıdan yaklaşılıp bakmalı, birbirimize her zamankinden daha çok saygı duyarak ülkemize demokratik kurallar içinde sahip çıkılmalıdır.