Ortadoğu batağı…

Gençliğimizden bu yana kurumayan bataklık… Kendimizi bilmeye başladığımız 16 yaşından bu yana süren kan ve öfke…...

Gençliğimizden bu yana kurumayan bataklık…

Kendimizi bilmeye başladığımız 16 yaşından bu yana süren kan ve öfke…

Lise yıllarımızın sonu ve İran-Irak Savaşı.

Ekşi Sözlük yazarı şöyle yazmış:

'1980'li yıllarda çocukluk, ilk gençlik yıllarını yaşayanların her akşam 20.00 haberlerinde illa ki izledikleri, aynı bölgelerin bir gün İran, bir gün Irak tarafından 'ele geçirildiği', bir ara başkentlerin uzun menzilli füzeler ile vurulduğu savaştı… Yıllar sonra Körfez Savaşı esnasında elimizde patlamış mısırlarımız ile 'Star Wars' izler gibi ölümleri seyretmenin ilk tohumları o zaman atılmıştı sanırsam; iki gecede bir yıkılmış bir ev, ağlayan bir anne görürdük ve hissizleşirdik…'

Yazılacak, çizilecek çok şey var ama…

'Allah, herkese akıl fikir versin' dedikten sonra konuyu, son dönemin moda sözü 'Allah yar ve yardımcımız olsun' dileği ile kapatalım.

**

Aslında yazı konusunda hiç sıkıntı çekmezdim. Hatta gün içinde birkaç konuyu not eder, 'Akşama yazarım' derdim.

Bütün TV kanallarının Afrin'den söz ettiği şu günlerde çiçek böcekten bahsetmek, kaldırımlardan söz etmek, 'Sokaklardaki çukurları dolduralım' demek… Beyhude gibi…

Bir kelime desek birine dokunacak; bir cümle yazsak üstüne alınacak.

Geçenlerde bir karikatürde gördüm: Annesi oğlunu 'Savaş!' diye çağırıyordu. Oğlan da şaşırmış vaziyette 'Anne, benim adım Barış!' diyordu. Anne de işaret parmağını dudağına götürmüş, 'Oğlum sus, bir duyan olacak!' diyordu…

**

Ben öyle Şeytan'lar gibi maçlardan falan da yazamam. Özgür kadınların salon filmlerini de anlatamam.

**

Bari biraz neler yapıyoruz, onlardan bahsedelim:

Geçen yıl iki sayı çıkarabildiğimiz Ödemişçe'nin bu yılki ilk sayısı, bugün yarın basılıyor. Hafta sonuna doğru dağıtıma girer. Biliyorsunuz dergimiz, Ödemiş ve çevresinin kültürel, tarihsel ve doğal güzellikle ve sanatsal faaliyetleri ile ilgileniyor. Bu sayımızda yine birkaç akademik yazı ile birlikte kültür sanat haberleri yer aldı.

Dergimizin Küçük Menderes abonelerine ücretsiz dağıtılacağı gibi ilgili kişi ve kurumlara da ulaştırılmaya çalışılacağını söyleyeyim. Edinmek isteyenler, beni bulabilir veya Efe Ofset'e kadar gidip isteyebilir.

**

Bir yıldan fazla aktif gazetecilik faaliyetinden uzağım. Gazetecilik, emek ve özveri isteyen bir iş. Biraz dinlendikten sonraki bir yıl yeterlidir sanıyorum, Küçük Menderes Gazetesi bünyesinde aylık bir haber dergisi projemiz var. Henüz proje aşamasında. Olgunlaştığında zaten haberiniz olacak.

Bu dergi ile gazete sayfalarında aceleye gelmiş ya da az fotoğrafla yer bulabilmiş haberleri farklı bir gözle yeniden okurla buluşturmayı planlıyoruz. Yani bir ay boyunca gazetedeki haberleri rahat rahat okuyamayan hemşehrilerimiz, bu dergi ile seçilmiş yerel haberleri derli toplu bir şekilde okuma imkanına kavuşacak.

Dediğim gibi, şimdilik proje aşamasında.

**

11 Şubat 2014 tarihinde 'Dil toplumun aynasıdır' başlığı ile bir yazı yazmışım.

'Dil, toplumları bir ara tutan, toplumların ulus/millet olma özelliklerini belirleyen en önemli unsurlardan biridir. Bir toplumun ortak bir dili yoksa ortak bir geçmişi de yoktur; büyük ölçüde geleceği de olmayacaktır. Gelenek ve göreneklerin en büyük taşıyıcısı, kullanılan ortak dildir.'

Şöyle geriye dönüp bakıyorum da gazetemizde binlerce yazı yazmışım.

Hem de birkaç kitap dolduracak kadar.

Ama 'Toplamayı canım istemiyor' desem inanır mısınız?

Yirmi yılda neler yazmışım neler! Peki, işe yaramış mı!

Valla ben yazmış, tarihe de not olarak düşürmüşüm.

Şubat tatilinde de önceki Ocak ayında yazdığım 'Koştur Koştur Balkan Turu'nu 70 sayfalık küçük ölçekli bir seyahatname haline getirdim. Hem de bol fotoğraflı. Renkli. Kaçıranlar için fırsat.

Ortadoğu batağı dedim başlıkta. Tek dileğimiz, o bataklığın bir an önce kuruması ve 'anaların' ağlamaması…

Dünya herkese yeter, ekmek herkese yeter…

Bakmadan Geçme