METRUK
Kişilerin ve olayların izleri olduğu gibi mekânların da izleri, anıları vardır insanların belleklerinde. Ve mekânlar insanlarla...
Kişilerin ve olayların izleri olduğu gibi meknların da izleri, anıları vardır insanların belleklerinde. Ve meknlar insanlarla güzeldir. Şimdi nereden çıktı bu diyebilirsiniz. Anlatayım. Eski hastanenin yanından geçiyoruz eşimle şöyle bir baktık o cıvıl cıvıl insan cümbüşü alan artık terk edilmişliğin kaderini yaşamaya başlamış. Bahçedeki ağaçlar zaten kurumaya durmuş. Bina içinde insan olmayınca anlamını yitirmekle kalmamış viraneye dönüşmeye başlamış bile. Ne çabuk! Hastane çevresi de nasibini almış bu durumdan. Hastaneden nemalananlar değişimle birlikte alanı boşaltıvermişler. Capcanlı şehrin en canlı yerinde hayatı iyice canlandıran bu yapı yalnızlığa terkedilmiş. O hareketin içinde geride kalmış düşünceli, bir yığın anıyla baş etmeye çalışan bir piri faniye dönüşmüş adeta. Sanki soyutlanmış yaşamdan…
Düşünüyoruz. Kaç tane anımız var burayla ilgili, kaç yaşanmışlığımız… Bizim gibi sizlerin de vardır mutlaka. O bahçedeki çamlar büyürken Ödemişi de büyütmüş içinde, Ödemiş'i de onamış, belki acıları dindirmeye basamak olmuş, belki de acıları büyütmüş içinde. Hayata yeni pencereler açarken kimilerine, kimilerine de kapısını kapatmış dünyanın, buradan yolculanmış gidecek yolcu…
İnsan olmayınca anlamını yitiriyor demek ki binalar da. İnsanla anlamlanıyor, insanla değer kazanıyor. İnsan eliyle yapılanlar, insanın terk etmesiyle yılgınlaşıp önemini yitiriyor. İnsan yoksa zaman içinde yitiyor her ne varsa. İnsanların izlerini topluyorsunuz aslında her karede. İnsanların yaşanmışlıklarının sesleri yankılanıyor boş duvarlarda ve hafızalarda, ama boş kalmış bir çerçeve gibi anlamsızlaşıyor gittikçe. Tenhalaşıyor, kendi ıssızlığını çevreye de yansıtıyor. El ayak çekiliyor etraftan. Yeniye belki yönelim. Yeni güzel ama eski anlamlı. Hatıralarda yer eden.
Hüzünlü biraz da bu tablo. Sonbaharın sararan tablosu içinde hissiyata dokunuyor biraz yaşanılanları anımsadıkça. Terkedilmek, terk edenleri terketmek istercesine yıpratıyor galiba. Şehrin belleğini yavaş yavaş silecek belki. Eskiye dair ne varsa, değişirken zaman, zaman aşımına uğrayıp yitip gidecek.
izlerini topladığım zaman
yoksun
sarı bir boyanın duvarda duruşu
aydınlığı uyandırmıyor uslarda
unutulmuş olmanın benzi
terk edilmişliğin hüznü
ağır ağır rövanşını hazırlıyor zaman
unutmayı diline pelesenk yaparak…