Mekke’nin fethini idrak ettiler

Mekke&rsquonin fethini anmak amacıyla Anadolu Gençlik Derneği Ödemiş Şubesi tarafından Ödemiş Belediyesi Nikah Salonu&rsquonda konferans gerçekleştirildi....

Mekke'nin fethini anmak amacıyla Anadolu Gençlik Derneği Ödemiş Şubesi tarafından Ödemiş Belediyesi Nikah Salonu'nda konferans gerçekleştirildi. Menemen İlçe Milli Eğitim Müdürü İlyas Duman'ın konuşmacı olduğu gecede önemli bilgiler aktarıldı.

Anadolu Gençlik Derneği Ödemiş İlçe Sorumlusu Muhammed Yılmaz, etkinliğin açılış konuşmasını gerçekleştirdi. Yılmaz, 'İslam, hayatın her alanını kuşatmıştır. Biz de böyle bir inancın mensupları olarak bu gece burada birlikteyiz. Kbe, yeryüzündeki bütün Müslümanların kıblesidir.  Mekke, şehirlerin anasıdır.  Biz şehirlerin anası Mekke'nin fethinin önemini özellikle genç nesle her yıl tekrar tekrar hatırlatmak gerektiğine inanıyoruz. Her akşam ana haber bültenlerinde patlayan bombalara, çatışmalara, savaşlara dair haberler duymak canımızı yakıyor. Her akşam ana haber bütenlerinde yaşamını yitirmiş insanlar görmek, kolu, bacağı kopmuş insanlar görmek, yetim kalmış çocuklar, dul kalmış kadınlar, gözü yaşlı anneler görmek canımızı yakıyor. Bütün bu olup biten üzerimizdeki sorumluluğu daha da artırıyor. Genç nesiller mutlaka fetih kavramını anlamalı, fetih ve işgal arasındaki farkı bilmeli, fetih aşkıyla yaşamalıdır. Ülke genelinde dört yüz bin gencimizin katıldığı Siyer-i Nebi yarışması birilerinin ifsat etmeye çalıştığı gençlerimize Efendimiz (s.a.s.)'in en güzel örnek olduğunu hatırlatma gayemizdir.

Biz, lemlere rahmet olarak gönderilmiş bir kutlu peygamberin, önderimiz, efendimiz Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.v.)'in komutasında gerçekleşen Mekke'nin fethini her yıl yeniden kutlayarak küresel emperyalist kuşatmaya, kültürel bir kuşatmaya cevap verdiğimizin farkındayız.  Her yılın sonu, yeni bir yılın başlangıcıdır aslında. Öyleyse bu yeni başlangıcı vesile kılarak hadiste dile getirilen soruları kendimize yeniden soralım. Unutmayalım ki; ömür sermayesinden geçen bir yılın sonunda kendini ve yaratılış gayesini unutarak, değerlerimizle örtüşmeyen, insan hayatına katkısı olmayan gayr-i meşru tutum ve davranışlar sergilemek bir mümine asla yakışmaz. Yeni bir yılın ilk saatlerinin başka kültürlere, başka dünyalara ait yılbaşı eğlenceleriyle israfa dönüştürülmesi ne kadar da düşündürücüdür. Sevap-günah, hayır-şer konularında muhasebe yapılması gereken saatlerin, emek harcamadan zengin olmak arzusuyla kumar, piyango gibi şans oyunlarıyla heba edilmesi ne kadar da üzücüdür. Yüce Rabbimiz, ömrümüzün kalan kısmını geçen kısmından daha hayırlı ve bereketli yaşayabilmeyi bizlere nasip eylesin. Hesabını veremeyeceğimiz bir hayat yaşamaktan hepimizi muhafaza eylesin' dedi.

İslam coğrafyasına değindi

 

Menemen İlçe Milli Eğitim Müdürü İlyas Duman ise, 'Miladi takvime göre 1 Ocak 630 tarihinde fethedilen Mekke'nin yeni bir yıl fetih yıldönümünde bir aradayız. Ülkemizde meydana gelen saldırılarda yaşamını yitiren kardeşlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Yine aynı şekilde Arakan'da, Yemen'de, Suriye'de, Irak'ta ve İslam coğrafyasının dört bir yanında işgallerden, çatışmalardan, savaşlardan, terör saldırılarından ötürü yaşamını yitiren kardeşlerimize de Allah'tan rahmet diliyorum. İyinin, güzelin, doğrunun, faydalının, adil olanın tesisi için gayret ederken şahadete ulaşan, şehit olan tüm kardeşlerimize de Allah'tan rahmet diliyorum. Fetihlerle elde edilmiş bu topraklarda 300 yıldır İslam'a, kimliğimize, değerlerimize karşı yürütülen bir savaşın olduğunun, bir kültür savaşının olduğunun farkındayız. 300 yıldır bu toprakların çocuklarına 'insan insanın kurdudur' diyen Batı'nın ürettiği paradigmalar sistemli bir şekilde medeniyet olarak dayatılmaya çalışıldı. Tertemiz zihinlere yaptıkları yüklemelerle bireyselliği ön plana çıkarttılar, aile hızla çözüldü, hedonist ve konformist bir nesil oluştu. Rasyonellikten, reel politikten bahsettiler, her şeyin merkezine mülkiyeti-serveti koyan bir nesil oluştu. Evrim teorisini tartışılmaz bir gerçekmiş gibi anlattılar, çıkarları için her türlü tahribatı yapabilecek bir nesil oluştu. Gelişen kitle iletişim araçlarıyla yılın 365 günü 7/24 kablolu, kablosuz televizyonlardan, her türlü ekrandan, internet ağından yeni neslin üzerine her türlü kokuşmuşluğu boşaltıyorlar. Bu milletin pırıl pırıl evlatlarına, henüz masum çocukluk günlerinden yeni çıkmış evlatlarına bu kötülüğü yapanların insanlıktan nasiplerini aldıklarını düşünmüyoruz. Bir aylık asgari ücretin 1300 lira olduğu bir ülkede bilmem kaç yıldızlı otellerde bir kişilik yılbaşı menüsü 900 lira, 1000 lira. Bu nasıl bir debdebedir, bu nasıl bir şatafattır, bu nasıl bir eğlencedir?' diye konuştu.

 

Duman, sözlerini şu şekilde sürdürdü: 'Diğer taraftan İslam coğrafyası yine yangın yeri. Suriye'de yaşanılan kaos altıncı yılını bitirmek üzere. Neredeyse altı milyon insan yaşamını yitirdi. Yedi milyon kadar Suriyeli, mülteci pozisyonuna düştü. Sadece ülkemizde üç milyon civarında Suriyeli var. Bangladeş'te haksız ve hukuksuz uygulamalar sürüyor. Arakanlı kardeşlerimizin durumunda gözle görülür bir iyileşme yok. Irak'ta bombalar patlamaya devam ediyor. Filistin tüm ümmetin kanayan yarası. Libya bin parça. Yemen, Lübnan, Afganistan, Pakistan, Çeçenistan…

 

Ülkemizde 20 Temmuz 2015'te Suruç Patlaması ile başlayan terör olayları devam ediyor. 90'lı yıllarda kırsal kesimlerde olan çatışmalar maalesef şimdi şehirlerde intihar saldırısı şeklinde gerçekleşiyor. 2003 yılından bu zamana 32 intihar saldırısı gerçekleşti.  Herkes şunu bilmeli ki bu coğrafyada yaşanan terör olaylarının ardında ırkçı emperyalizm ve Siyonizm var. Buradan bu ülkeyi, bu toprakları, bu coğrafyanın insanını seven herkese sesleniyorum. Irak üç parça haline getirildi, Suriye üç parça. Şimdi Türkiye, İsrail ile yakınlaştırılıp İran ile savaştırılmak isteniyor. Türkiye ile İran savaşırsa, bu savaşın galibi İsrail olur. Çünkü bugün Irak'ta kazanan, Suriye'de kazanan İsrail'dir. Müslüman'ın Müslüman kanı döktüğü bir dünyada kazanan elbette emperyalizm olur, elbette Siyonizm olur'.

 

Müslüman tarihçiden notlar

 

Sonradan Müslüman olmuş bir tarihçi olan John Davenport'un açıklamalarını aktaran Duman, 'John Davenport diyor ki: 'Ben bir tarihçiyim. Her şeyi incelediğim gibi İslam'ı ve Hazreti Muhammed Aleyhisselam'ı da inceledim. Bu çalışmamı bilimsel olarak yaptım ve çocukluğundan başladım. Gerçekten tertemiz bir çocukluğu var. Gençlik döneminde herkesin örnek gösterdiği ve El-Emin dediği güvenilir bir insan. Vahiy dönemine ve diğer olaylara baktım ve bunlar üstün bir insanın özellikleri dedim. Bütün bu incelemelerimde mükemmel sonuçlar görsem de Hazreti Muhammed Aleyhisselam son peygamberdir diyemedim. Ne zaman ki Mekke'nin Fethi'ni incelemeye başladım, o zaman işin rengi değişti'.  Şimdi bu bilim adamı John Davenport'u etkileyen tarihi olay nedir? Bu olay Mekke'nin Fethi'dir. Efendimiz (s.a.s.), fetihten sonra Mekke'ye girerken, devesinin üzerinde Cenab-ı Hakk'a hamd ederek ve şükrederek girdi.  Mekke'nin Fethi ile Müslümanlar tarafından en büyük zafer kazanıldı. Efendimiz (s.a.s.)'e hayatı boyunca en büyük zulümleri yapan insanların hepsi teslim olmuş, O'nun karşısında tir tir titrerlerken, Efendimiz (s.a.s.), intikam duygusu ile hareket etmemiş. Hatta adalet gereği her türlü cezayı verme durumunda iken onların hepsini affetmiş. Hatta Uhud Savaşı'nda kendi öz amcası Hazreti Hamza'nın ciğerini çiğneyen insanı dahi affetmiştir.

 

İşte John Devenport anlatmaya devam ediyor:  'Böylesi muazzam bir olayı gördüğüm zaman titremeye başladım. Şimdi bunlardan sonra ne yapacak diye merak ettim. Baktım ki Medine'ye döndü ve yine arpa ekmeği yiyerek bir hasırın üzerinde yaşamaya devam etti. Bu olay beni müthiş bir şekilde etkiledi. Çünkü bir zaferden sonra sade bir hayata geri dönmek ancak büyük bir peygamberin ahlakı olabilir, dedim ve hıçkırıklarla secdeye kapandım ve Müslüman oldum'. İşte bizim peygamberimiz Hazreti Muhammed (s.a.s.)'i Müslüman olsun ya da olmasın bütün insanlar önder kabul etmelidir. İnsanların kurtuluşu ancak ve ancak Hazreti Muhammed (s.a.s.)'e tabi olmakla mümkündür. Yoksa insanı bekleyen hüsrandan başka bir şey değildir. İşte bizim dinimiz İslam, Müslüman olsun ya da olmasın bütün insanlığa huzuru ve barışı getirebilecek yegne nizamdır. İslam haricindeki tüm arayışlar insanlığın duvara toslamasıdır. İslam haricindeki her nizamın insanlığa verebileceği kaostur, kandır, gözyaşıdır' dedi.

 

'Müslüman hayat vermek için mücadele eder'

 

Ödemiş Belediyesi Nikah Salonu'nda gerçekleşen Mekke'nin fethi konulu konferans ta önemli bilgiler veren Menemen İlçe Milli Eğitim Müdürü İlyas Duman, 'Fetih nedir? Fetih açmak demektir. Kapıları, kilitleri, kilitli kalpleri açmak demektir.  Fetih, kalplerin ve kapıların tevhide açılmasıdır. Fetih, bütün sahte ilahlara 'la ilahe' demektir. Fetih izzet ve şerefle bütün insanları tanıştırma mücahedesidir. Bu kutlu gayede karşısına çıkanlarla en güzel şekilde mücahede etmektir.  Allah'ın bir ismi de Fettah'tır. O, mazluma yardım elini uzatan, kullarının her türlü güçlük ve sıkıntılarını gideren ve kolaylaştırandır. Fettah, Hakk'a yönelen insanların kalbini imana açan, bütün zorlukları ortadan kaldıran, her işinde üstün gelen, kudretiyle kullarına fetihler nasip eden, fethin kapılarını Müslümanlara açan demektir.  Şimdi bu söylediğimizi unutmayın. Allah hepimize Allah yolunda koşmayı ve Allah yolunda koşarken ölmeyi nasip etsin. Bizi batıl davaların peşinden sürüklemesin. Fetih işgal değildir. İşgal; sömürmek, talan etmek, köleleştirmek, tahakküm etmek, zenginlik kaynaklarına hkim olmak için yapılır, fethin gayesi ise; imar etmektir, zulmün önüne geçmektir, zayıfların mallarını ve haklarını teminat altına almaktır, insanları kendi inançlarını ve hayatlarını belirleme noktasında özgür iradeleriyle baş başa bırakmaktır.  Fetihle işgal arasındaki farkı görmek için daha yaşadığımız dönemde Bosna'da, Çeçenistan'da, Afganistan'da, Filistin'de, Irak'ta, Arakan'da, Eritre'de, Moro'da yaşananlara bakmak yeterli olacaktır. Yapılan katliamların, öldürülen çocukların, ırzlarına geçilen kadınların, yağmalanan şehirlerin, sömürülen kaynakların haddi hesabı yoktur. Öte yandan İslam'ın Medine Dönemi'nde adına gazve denilen, bizzat Peygamberimizin komutanlığındaki askeri hareketlerde ve adına seriye denilen, Efendimizin bizzat bulunmadığı yaklaşık 80 civarındaki askeri hareketlerde her iki taraftan kaybedilen insan sayısı en abartılı rakamlara göre toplamda 1200'ü geçmemektedir. Çünkü Müslümanlar öldürmek için değil hayat vermek için mücadele ederler.

 

 

Irkçı emperyalizmin tertiplediği işgallerde ise birkaç dakikada binlerce insan ölmektedir. Hiroşima'da, Nagazaki'de olanlar unutulmuş değildir. Bosna'daki soykırım unutulmuş değildir. Cezayir'deki soykırım unutulmuş değildir. Irak'ta öldürülen bir buçuk milyon insan unutulmuş değildir. Günümüzde yaşanan gelişmelere değindik. Çünkü günümüzde yaşananları iyi analiz edemezsek Mekke'nin fethini anlamamız mümkün olmaz.  Müşrik Mekke Devleti ile Müslümanlar arasında Hudeybiye Antlaşması yapılmıştı. Mekkeli müşriklerin stratejik ortağı olan Beni Bekir kabilesi, bu antlaşmaya rağmen Huzaa kabilesine saldırdı. Efendimiz (s.a.s.), bu durum üzerine Mekke'ye haber gönderdi. Öldürülenlerin kan bedellerinin ödenmesini ve Beni Bekir kabilesi ile ittifakın sonlandırılmasını, aksi halde Hudeybiye Antlaşması'nın bozulmuş olacağını ve savaşa mecbur kalacaklarını söyledi. Mekkeliler Efendimiz (s.a.s.)'in teklifini reddettiler ve savaş için hazırlanacaklarını söylediler. Daha sonra içlerine bir korku düşen Mekkeliler, Ebu Süfyan'ı Efendimiz (s.a.s.)'i ikna etmesi için Medine'ye gönderdiler. Efendimiz (s.a.s.)'in tekliflerini reddeden Mekke'nin temsilcisi olarak gelen Ebu Süfyan'ın yüzüne kimse bakmadı. Kısa geçiyorum. Hicretin 8. yılı. Ramazan ayının 20. Günü Mekke fethedildi. İslam orduları dört koldan Mekke'ye girdi.  Efendimiz (s.a.s.), askerlerine şu emri vermişti: 'Size karşı konulmadıkça, size saldırılmadıkça, hiç kimseyle çarpışmaya girmeyeceksiniz, hiç kimseyi öldürmeyeceksiniz'. Efendimiz, Mekke'ye varınca doğruca Beytullah'a gitti. Hazreti Bilal'e Kbe'nin duvarına çıkarak ezan okumasını emretti. Mekke 'Allahu Ekber' sesleriyle çınlıyordu. Allah en büyüktür. O'nun otoritesi üzerinde başka otorite yoktur. Her şey ve herkes O'na muhtaçtır. Ebu Leheblerin, Ebu Cehillerin dönemi son bulmuştur' şeklinde konuştu.

Haber: Onur KARAGÖZ

 

Bakmadan Geçme