MART'TAN KESİTLER

' Bu akşam dertlerimle baş başa kaldım Sen gençliğimin katilisin çok geç anladım ah' diyor Ahmet...

' Bu akşam dertlerimle baş başa kaldım

Sen gençliğimin katilisin çok geç anladım ah'

diyor Ahmet Özhan söylediği şarkıda. Hangi duygularla kaleme alınmış bilmiyorum ama çok içli ve dokunaklı. İnsana yazanın yaşadığı üzüntüyü, hissettiği pişmanlığı aktarıyor, hissettiriyor. İnsanı şöyle bir mazi yolculuğuna çıkartıp, yoklattırıyor yaşanılanları

'Biraz kül biraz duman, o benim işte' dedirtiyor sonra.

İnsanların duyguları ne kadar değişken değil mi? Gençlik yıllarında duygular aklın, sağduyunun önünde. Kalp nereye çekerse beden de oraya doğru gidiyor. Yormuyor, yorumlamıyor, sorgulamıyor, muhakeme yapmıyor. Mevsim geçişleri gibi aldatıyor bu yaşlar. Güneşin yüzünü göstermesi havanın ısındığı anlamına gelmiyor ama aldatıyor toy dimağları ve bir duygu seli içinde yuvarlanıyor insan.

Ne zaman ki yeni mevsim demini buluyor, o zaman geçen dönemin değişken yapısının ayrımına varıyor ve orada yaşadıklarına dair sağlıklı çıkarımlar yapabiliyor; yaptıklarına, yaşadıklarına şaşırabiliyor insan. 'Nasıl kandım, nasıl inandım, nasıl bunları yapabildim?' diye hayıflanıyor sonra.

Gençlik böyle bir şey. Hayatın en güzel dönemi ve aynı zamanda en tehlikeli dilimi. Beden daha güçlü, daha sağlıklı, insanın gözü daha pek ama aldanmaya meyilli bir akılla beraber. Durup düşünmek için hayat çok hızlı. Hızla akıyor her şey ve hiçbir şeyi kaçırmayayım telaşında ilerliyor zaman. Ayrıntıları göremeden hızın etkisinde koşturuyor gençlik…

Hayatın içinde güzellikler de yer alıyor elbette. Bir sergi açılışına gidiyoruz kızımla. Doktorlarımızın açtığı resim ve fotoğraf sergisi. Ödemiş'te böyle sanatsal çalışmaların olması ve sanatla buluşma güzel.

Ticaret Odası'nın her ay verdiği seminerlerden birine gidiyoruz ailecek. Hoşça geçen, bilgilerimizin tazelendiği birkaç saat bizim için bir kazanç. 'Bilgi güçtür' diyor Ece Hanım. Doğru ama bir taraftan da beynim beni farklı bir bakış açısına kaydırıyor. 'Çok bilmek mutsuzluktur, ne kadar az bilirsen o kadar mutlu olursun'. Bilgi dairesi genişledikçe, bildiklerin arttıkça, başkaları için ve başka dünyalar için de kafayı yorup keyfini kaçırabilirsin. Az bilen biri senden daha mutlu olabilir. Beynime 'sus' komutu veriyorum. 'Çelişme kendi içinde' diye serzeniş ediyorum. Ne zaman duracak bilemiyorum.

Okuldayım. Sınıfa giriyorum, camdan Kültür Park'a kayıyor gözüm. Çam ağacını üçgen budayan bahçıvan, üzerine kocaman bir kalp şeklinde görüntü de vermiş. Hoş bir nüans. Gençler neye bakıyorum diye bana bakıyorlar. 'Ne güzel şekil vermişler ağaca' diyorum. İlgileri dışarı kayıyor ve benim yönlendirmemle o ayrıntıyı onlar da yakalıyor. 'Fark etmiş miydiniz?' diyorum, cevapları 'Hayır' oluyor. Hayatın anlamının teferruatlarda gizli olduğunu ve bunu kaçırmamalarını söylüyorum. Sonra derse geçiyoruz. Baharın imlerini üzerine serpen doğadan, bugünden geçmişe doğru yolculuğa çıkıyoruz.

Hayatı anlamlandıran detayları kaçırmamanız dileğiyle…

Bir n-ı seyyle

göz açıp kapayıncaya

ıslandığına değmeli

koşup yorulduğuna

ya da

durup sustuğuna

değmeli yaşadığına…

Bakmadan Geçme