LGBTİ HAKKINDA -İnsan Hakları Bağlamında-

Öncelikle bu çalışmayı bir önsöz bir giriş metni olarak değerlendirmenizi rica edeceğim. Turpun büyüğü çuvalda demek...

Öncelikle bu çalışmayı bir önsöz bir giriş metni olarak değerlendirmenizi rica edeceğim. Turpun büyüğü çuvalda demek istiyorum, anlaştık mı sevgili okurum? Normalde LGBTİ hakları günü Mayıs ayı içerisinde kutlanıyor. 10 Aralık İnsan Hakları Günü bünyesinde uzun zamandır yazmak istediğim bu konuda kalem oynatmak istedim. Umarım bir nebze de olsa bakış açınızı zenginleştirebilirim.

Ve…

Tanrı insanı yarattı; insan da bencilliği ve nefreti yüzünden bin bir ızdırabı var etti. Kişi en çok neden sevdiklerini yaralar, içten içe kanatır yüreğini, acı çektirir diye sizler de düşünür müsünüz kimi zaman? Kelimelere sığınıp; harflere tutunup yürekler tedavi edilir mi emin değilim; ama gayret bizden diyerek gönülleri fethetme yoluna revan olduk.

LGBTİ kelimenin açılımını lolitop, bonbon şekeri ile karıştıracaklar için açıklayayım; burada bahsedilen mevzu Lezbiyen, Gay, Biseksüel, Trans, İnterseks olan kişilerdir.

Bu konuda bir yazı dizisi çalışması yapacağımı söylediğimde kimi arkadaşlar küçük dilini yutmuşçasına gözlerini açarak şaşkınlıklarını belirttiler. Neden bu kadar şaşırdıklarını sorduğumda da kim bu tür hakları savunuyorsa kendisinin de bu tür bir ilişki yaşadığını veya böyle bir duygu durumunda olduğunu söylediler. Bu seferde küçük dilini yutan ben oldum, dersem!.. Bir dokun bin ah işit bu kase-i fağfurdan derler aynen öyle, ne eksik ne fazla…

Elbette ki kimse kimseye cinsel hayatını açıklama gibi bir yükümlülük içinde değil; ama yine de söylemek isterim ki; lgbti hakları ile ilgilenmemin bu duygulara sahip olduğum ya da herhangi bir tecrübemin olmuş olduğu için olduğunu düşünenlere sormak isterim ki; engelliler ile ilgilenmek için illa ki kişinin engelli mi olması gerekiyor ya da bir çocuğa kardeş aile olmak için daha önce bir ailemizin olmamış olması mı gerekir?

Sorular çeşitlendirilebilir ve bazı yargılamaların ne kadar acımasız olduğu fikrine varılabilir.

Kimisi lgbti olanlar için dünyanın çivisini çıkarmadılar, ta kökten söktüler diye sitem gönderirken kendilerinin de bir yerde hüküm verme gibi tanrıcılık oyunu oynadıklarını ve çok daha fazla çiviyi söktüklerinin farkında olmadıklarını bu yazı vesilesi ile hatırlatmak isterim. Cehennem müfettişi, birilerin tanrısı olmayı pek sever olduk doğrusu; ne dersiniz haksız mıyım efendim?

Siyasette farklı partinin çalışmalarına kendimizi daha yakın hissederiz, otomatikman sorgusuz sualsiz vatan haini anarşist oluruz, az biraz ağız tadıyla felsefe yapacak olsak dinsiz olarak yaftalanırız.

Başörtüsü mağdurlarıyla fotoğraf çekiliriz, şeriatçı ilan ediliriz; engellileri destekleriz acaba kendinde ya da ailesinde özürlü var herhalde olur ve nihayetinde lgbti haklarını konuşmak isteyip mağdur olan ezilip horlananlara sahip çıkmak isteriz bu sefer de al buradan ye der gibi haddimizi bildirenler çıkıverir; aman ki ne aman halet-i ruhiyemi kelimelerle şu an itibariyle anlatabilmek zor.

Hep etiketlemek, yaftalamak, ötelemek çabasındayız. Az bir nefeslenip anlamak, vizyonumuzu geniş tutmak gibi bir gayretin içerisinde değiliz. Bu hamur fazla su götürür de bendeniz sadede gelerek neden ve niçin gecelerimi uykularımı feda edip, lgbti hakları üzerine kafa yorduğumu açıklayayım.

'Ya öldür ya yaşat; ama sakın yaralı bırakma…'

Dokuz yıl önce yazı atölyesinde drama ve yaratıcı yazarlık dersi hocamın homofobi ile bir yazı yazmanı istiyorum demesi ile bu serüven başladı. Homofobi kelimesini duymuştum; ama herhangi bir düşünce zenginliğim, bu konuda okumuşluğum olmadığı için tıkanmış, özür dilerim yazamayacağım dediğimde hocam bana bir hafta sonra yazacaksın; bu süre zarfında konu ile ilgili araştır ve Örümcek Kadının Öpücüğü romanını da lütfen oku dediğinden bu güne geçen dokuz yıl boyunca bendeniz bu konularda da hep okur düşünür olmuştum.

Homofobi; eşcinsellere, eşcinselliğe karşı duyulan korku. Kelimeyi 1960 yılında ilk kullanan ABD'li psikolog George Weinberg'tir.

Yıllar içerisinde eşcinselliği hastalık olarak değerlendirenler olmuştur. Bugün bile bu zihniyette olan psikolog ya da psikiyatrlar vardır. Ya da eşcinselliğin modern dünyanın milenyum çağının bir modası, trendi olarak son zamanlarda türediğini söyleyen kişiler de vardır. Peki, bu söylentiler, yorumlar acaba doğru mu diye beyin jimnastiğini diğer yazımızda yapalım; izninizle.

Sevgili okurlarım; devam edeceğiz…

Bakmadan Geçme