Kıldan tüyden bahisler

2020’nin yaşanmamış gibi geçmesini hatta unutulmasını ve yeni bir dünya düzeninin egemen olmasını sanıyorum siz de...

2020'nin yaşanmamış gibi geçmesini hatta unutulmasını ve yeni bir dünya düzeninin egemen olmasını sanıyorum siz de benim gibi diliyorsunuz ama biliyoruz ki bu tür dileklerle olmuyor bu işler.

Aynı sağlıkta olduğu gibi teşhis (ne olduğunu öğrenme) ve tedavi (sağlıklı duruma getirme) yöntemlerini öğrenip uygulamasını bilmemiz gerekiyor.

İnsan, toplumsal bir varlık. Yani diğer birçok canlı gibi birlikte yaşayan bir topluluk.

Toplumsal yaşam, dayanışmayı beraberinde getiriyor. En basitinden çekirdek ailenin yaşadığı 120 metrekarelik evde bile görev dağılımı söz konusu.

İnsanın toplumsal alışkanlıklarından vazgeçmesi kolay olmuyor. Gelenek ve görenekler öyle bir sarmalıyor ki insanı, bazı davranışlardan kaçınmak istese bile 'mahalle baskısı' adı verilen; eş, dost ve çevrenin istekleri sizi bir yerlere doğru sürüklüyor.

Biliyorsunuz genel anlamda 'eğlence' sektörü, salgın dolayısıyla büyük darbe aldı. Kültür-sanat sektörü, nerede ise en alt düzeye inme ile karşı karşıya. Neyse, uzatmayalım girişi…

Ben, bazen sınıflarda öğrencilerime sorarım: 'Bir şey bulmak isteseydiniz bu ne olabilirdi!'

Kimilerinden ilginç fikirler çıksa da, 'Her şey bulunmuş hocam, bize bulacak bir şey kalmamış!' yanıtı da kendini muzip sanan öğrencilerden gelebilir hemen.

'Tekerleği kim bulmuş?' gibi bir soruya 'Vallahi ben bulmadım hocam!' şeklinde bir yanıt verir gibi…

Örneğin evcil hayvanların mesajlarını veya dillerini çözebilseydik…

'Karabaş! Yemeğin hazır! Sonra gezmeye çıkacağız…'

Yanıt vermeden aynı soruyu bana soranlar da olur. Ben de üç beş yıldır, 'Ben, önümüzdeki yıllarda çok sayıda teknolojik alet gözlüğe sığdırılacak' der dururdum. Malum, bizim çocukluğumuzda bilgisayar, cep telefonu, internet ve televizyon gibi teknolojik araç gereçler olmadığı gibi radyo bile her evde bulunmazdı.

Düşünsenize, şimdi TV'den o eski plak ve kaset çalarlara kadar her şey bir cep telefonuna sığdırıldı. Hatta basıyorsunuz elinizdeki ekranda bulunan bir iki figüre, dünyanın öteki ucundaki insanla karşı karşıyasınız.

İşte şimdi bir de salgın tehlikesi ile birlikte daha düne kadar garipsediğimiz maske ve siperlik görüntülerine alıştık hatta arar hale bile geldik.

Eskiden 'şapka veya fes istemeyiz!' karşı çıkışları olurmuş… Şimdi de benzer tepkilerle karşılaştığımız oluyor ama gidişat, biraz uzay filmlerindeki görüntülere ilerliyor gibi. Sanıyorum bundan üç beş ya da 5-10 yıl sonra evden çıkarken başımıza bir kask geçireceğiz ve o kaskın ekranında telefondan televizyona her şey olacak. Yüz tanıma programları, mesafe ölçme, çevremizdekilerin ateşini ölçme gibi programlarla donatılmış bir kask!

Bence gidişat oraya doğru fakat bu aşk meşk dizilerindeki sanki birbirleriyle her an öpüşecekmiş gibi yüz yüze konuşan yakışıklı ve güzel insanların nasıl rol yapacaklarını da merak etmiyor değilim…

İnsan, belki de bir uzun zamandan sonra kafalar kask içinde kaldığı için saç ve sakal gibi tüy ve kıllardan da kurtulacak.

Ne dersiniz?

Bakmadan Geçme