Kendinin Azrail’i
Kendi mezarımızı kendi ellerimizle kazıyoruz. Kendi ciğerimizi kurutuyoruz. En acısı da kendimizle beraber tüm dünyayı da...
Kendi mezarımızı kendi ellerimizle kazıyoruz. Kendi ciğerimizi kurutuyoruz. En acısı da kendimizle beraber tüm dünyayı da öldürüyoruz.
Tesadüfi bir şekilde turizm cenneti olarak nitelendirilen üç bölgede orman yangını çıktı. Üstelik yanan ormanların yerine kocaman oteller dikmek için de çok uygun arazilerde! Ömürlük evimizi yakıyoruz gecelik odalar için. Sadece bizim yaşadığımız bir ev de değil üstelik. Binlerce canlıyla ortak bir yuva. Bize oksijen sağlayan ağaçların yerine satın alma hastalığından başka bir şey sağlamayan alışveriş merkezleri dikiyoruz. Belki de torunumuzun salıncak kuracağı dallara biz kendi ellerimizle kendi ipimizi asıyoruz.
Yavaş yavaş ölüyor insan. Ve beraberinde dünya da. Herkes bilse de bildiğini unutmak istiyor. Son ağacın kesileceği, son su damlasının bir daha yeryüzü ile buluşmayacağı günü, öten son kuşun sesini, nefes alan toprağın son nefesini… İnsan, ölümünü unutmak istiyor. Kurtulmak değil. Yarını garanti etmek değil.
İnsan, tanıdığım en büyük katil. Kocaman bir gezegeni öldürüyor. İnsan, tanıdığım en kötü doktor. Kocaman gezegeni tedavi edemiyor. İnsan, tanıdığım en kötü canlı. Canlı olan hiçbir şeyi sevmiyor.