KADININ YAŞI YOK!
Eskiden annemden hatırlıyorum da, yüzlerine gözlerine öyle çok şey sürmezlerdi. Ve söz konusu kilolarıysa da, balıketi...
Eskiden annemden hatırlıyorum da, yüzlerine gözlerine öyle çok şey sürmezlerdi. Ve söz konusu kilolarıysa da, balıketi dedikleri hem söylemleri hem de görüntüleri ile kendilerini mutlu eden bir tarzları vardı. Şık bir kadındı annem, rahmetli babamın İstanbul'dan aldığı ince topuklar üzerine giydiği şık etekler ve bluzlarla birlikte, saçları permalı cildi muhteşem bir kadındı. Sadece çocukluğumdan aklımda kalan, bordo bir ruju vardı, onu sürer Tanrı vergisi güzelliği ile babamın yanında salınırdı.
O yıllarda bu tarza sahip olan sadece annem değildi elbette, birçok kadın zaten güzel giyinir, güzel kokardı. O durum onların özenli halleri değildi asla, günlük yaşantıları böyle gelişiyordu.
Kişisel bakım ürünleri o vakitlerde de vardı elbette, dünyaca ünlü markaları her yerden bulmak da zordu. Ama o zamanın kadınlarının bir asaleti ve bir duruşu vardı. Yaş almak dert değil, tecrübe ve de o yaşa ait güzellik olarak bilinirdi.
O zamanın kadın ve erkeklerinin ayrıca güzel ya da yakışıklı görünmeleri konu bile değildi. Ahlak, Saygınlık, Edep, Dürüstlük her şeydi. Bunları şimdilerde kadın ve erkeklerin geri plana attıkları ne acıdır ki doğrudur. Yerini sadece dış görünüşün aldığı sahte hayatlar yaşanmaya başlanması, giderek de sahteliğin değer kazanması, toplumun giderek DNA larının bozulmasına da neden olmadı değil hani…
Peki, o zamanın kadın ve erkeklerinin çocukları olan bizler, şimdilerde neler yapıyoruz?
Global dünyanın ne kadar kötü ve dejenere kısmı varsa, alıp hayatımıza monte etmeye çalışıyor ve sonra da ah o eski zamanlar diye vahlanıyoruz. Şimdilerde kimse bırakın başkalarını, aynada gördüğüyle dahi barışık değil aslında ve beğenmiyor. Bu seferde kendini beğenilir olması adına, bilinçli bilinçsiz insanların eline bırakıyor.
Yazılı ya da görsel basından hepimizin iyi bildiği 'zayıflamak isterken hayatını kaybetti' 'yüzüne şu ilacı enjekte ettirdi, tanınmaz hale geldi', 'yağlarını aldırırken masada kaldı' gibi gibi birçok hoş ve üzücü olayları duyuyor ya da yaşıyoruz.
Evet, artık global dünya, akıldan daha çok görsellik üzerine kurgulanmaya başlanmışsa neden bizler de geride kalalım öyle değil mi! Ha gönül ister ki dış etkinin yanında akıl da etken maddeler arasında olsun ancak bırakın fazla uzağa gitmeyi, Türkiye'nin son zamanlarda ki sosyal ve kültürel çöküşü bizim gelecekte ki evlatlarımızın nasıl bir evrende yaşayacağının korkutucu ispatı şeklinde gibi…
Şu bir gerçek ki, kadının yaşı gerçekten yok. Küçük bir dokunuş sizi yıllar önceki güzelliğinize alıp götürebilir. Ama her şeyden çok önemli olan ruhunuzun da bu genç duruşa eşlik edebiliyor oluşu. Bu da ayrı bir makale konusu elbette.
O halde nasıl bitiriyorduk! Tanrı, beynindekini yüreğinin sevgi odacıklarında güzelleştirip, kelamını şiir tadına dönüştüren insanlarla karşılaştırsın inşallah.
Sevgiler