JES’e karşı basın açıklaması

Ödemiş Kent Konseyi Yürütme Kurulu, Ödemiş Kent Konseyi Çevre Şehircilik İmar Meclisi ile Tarım Hayvancılık Meclisi,...

Ödemiş Kent Konseyi Yürütme Kurulu, Ödemiş Kent Konseyi Çevre Şehircilik İmar Meclisi ile Tarım Hayvancılık Meclisi, geçtiğimiz aylarda İzmir'in ilçelerinde yapılacak 33 adet jeotermal enerji santralinin ötelenmesi ancak iptalinin sağlanmaması nedeniyle tepki göstererek basın açıklamasında bulundu.

 

'Haykırarak dile getirmiştik'

 

Ödemiş Kent Konseyi Başkanı Mehmet Taşlı'nın önderliğinde yapılan basın açıklaması şöyle: 'İzmir Valiliği Yatırım İzleme ve Koordinasyon Dairesi Başkanlığı'nın 14 Kasım Perşembe günü İzmir genelinde 33 adet Jeotermal Kaynak Arama ve iki adet santral açma ruhsatı ihalesi ile ilgili olarak geçen ay yoğun çaba harcamış ve bu konudaki görüşlerimizi kamuoyu ile paylaşmıştık. Bu amaçla Aydın'da, İzmir'de, İzmir'in birçok ilçesinde ve ilçemizde etkinlik düzenlenmişti. Yaklaşık olarak 950 bin dekarlık bir alanı kapsayan ve neredeyse tamamı tarım havzası ve diğer koruma alanlarını kapsayan böyle bir ihalenin yapılmasının çevre koruma ve hukuka aykırı olduğunu ihalelerin ardından yapılacak sondaj çalışmalarının ve kurulması muhtemel JES'lerin çevreye, insana, tarıma ve doğal yaşamın her alanına dolaylı ve dolaysız geri dönüşümü olmayacak hasarlar ile tahribatlar yapacağını toplumumuzla paylaşmıştık.

 

Hatırlatmak gerekirse ÇED Kanunu uyarınca tarım alanlarına, su havzalarına, koruma alanlarına, kültür, doğa ve tarih varlıkları alanlarına, orman arazilerine, yerleşim birimlerine, yanına, yakınına çevreye zarar verecek tesisler ve faaliyetler yapılamaz. Bu sebeplerle Enerji Bakanlığı tarafından sadece makro kaynak çalışmalarıyla tespit edildiği, ne Tarım Bakanlığı ne Orman ve Su İşleri Bakanlığı ne Kültür ve Turizm bakanlığı ne Çevre Şehircilik Bakanlığı ne de diğer ilgili bakanlıklara danışılmadan hazırlandığını açıkça öngörebildiğimiz bu ihalelerin tamamen iptal edilmesi yönünde taleplerimiz olmuştu. Tamamen iptal taleplerimizi hem 13 Kasım Çarşamba günü İzmir Valiliği önündeki toplantımızda, hem kendi ilçelerimizdeki toplantılarda hem de yerel ve ulusal basında haykırarak dile getirmiştik. Bu hedefimize üç yerdeki ihaleye teklif gelmesi sebebiyle ulaşamamıştık.'

 

Kanundan bahsettiler

 

Açıklamanın devamında, '32 ihaleye teklif verilmemesi, toplumdaki endişeyi bir miktar azaltmış ve sorunu bir süre ertelemiş olsa da mevcut risk halen devam etmektedir. Şöyle ki 5686 Sayılı Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanunu 10/c madde uyarınca 'Herhangi bir sebeple hükümden düşmüş, terk edilmiş veya taksir edilmiş ruhsatlar, idarece ihale yoluyla aramalara ve işletmeye açılır. İhale ilanı Resmi Gazete'de yayımlanır. İhale süresi içinde müracaat olmaması halinde ruhsat alanları, başka bir işleme gerek kalmaksızın idare tarafından MİGEM'e bildirilerek arama ve işletme müracaatlarına açık hale gelir.'

 

İhaleye çıkarılan ve teklif gelmeyen bu yerler,  ihale bedeli olmaksızın ya da çok daha küçük rakamlar teklif edilerek bu bölgelerin kaynak arama ve işletme hakkı alınabilecektir. Ruhsat süresi 2+1 toplam üç yıl olduğundan üç yıl boyunca sondaj ve işletme yapılmayan yerlerin tekrar ihaleye çıkarılması da söz konusudur. Kar amacı güden özel sektörün jeotermal kaynak arama ve işletme ruhsatı alması, çevre için pek çok risk taşımaktadır. Özellikle kaynak arama çalışmaları sırasında yapılacak derin sondajlarda yer altından çıkacak akışkan içindeki siyanür, boraksit, civa gibi ağır metaller ve kimyasal maddeler, yer üstü sularında ve toprakta kirlilik yaratacaktır.

 

Sondaj sırasında derinde bulunan ağır metaller, üst katmanlara ve oluşacak yarıklardan yer altı sularına karışarak kirliliğe yol açacaktır. İşletme ve sondaj sırasında çıkacak hidrojen sülfür ve azot gibi gazlar, havanın kirlenmesine yol açacaktır. Bu risklerin önlenmesi için alınacak tedbirlerin maliyeti yüksek olduğundan ve denetim yetersizliğinden ruhsat alan şirketlerin bu maliyete katlanmayacağını peşinen öngörmek mümkündür' ifadeleri kullanıldı.

 

'Yer altı kaynakları, tüm toplumun malıdır'

 

Devam eden basın açıklamasında şu bilgiler yer alıyor: 'Yine jeotermal kaynak tanımında tam bir netlik olmadığından ruhsat alan şirketlerin ruhsat bölgesinde yer altı suyu kullanan çiftçinin artezyen kuyularını kapattırması mümkündür. Bu durum yer altı sularında tekelleşmeye yol açacak, yer üstü sulaması olmayan ya da yetersiz olan sahalarda çiftçimiz ve köylümüz arazisini sulamak için ruhsat sahibi şirketlere bağımlı/muhtaç hale gelecektir. Sorunun bir başka kabul etmediğimiz yönü ise 'Yeraltı kaynaklarımızı ekonomimize kazandırıyoruz' diye yapılan bu uygulamanın sonucunda bu yerlerin kullanım hakkının, işletme hakkının eğer kaynak bulunursa kamulaştırma hakkının özel şahıslara ve kurumlara (belki de holding ya da tekellere) çok küçük bedellerle devredilecek olmasıdır.

 

Başvuruya açık hale gelen sahaların ruhsatını alarak buraların kaynak arama hakkını alan kurum ve şahıslar, sadece jeotermal değil; petrol, yeraltı suları, değerli madenler vb. kullanım haklarına da sahip olacaklar. Kaynak bulunduğunda toprağın sadece üstünü kullanan arazi sahibinin mülkünü kamulaştırma hakkına da sahip olacaklardır. Yeraltı kaynakları tüm toplumun malıdır. Bizim savunduğumuz ilkelere göre şahıslara ve özel sektöre, kurumlara devredilmemelidir. Yukarıda saydığımız bu sebeplerle ihaleye çıkan ve teklif verilmeyen bu alanların ruhsatlarının özel şahıs ve şirketlere verilmesi ihtimali halen mevcut olduğundan uzun çalışmalar sonucunda  geldiğimiz noktadaki çıkarımımız ve çözüm teklifimiz aşağıya çıkarılmıştır. Bu teklif, bizim yüzde yüz arzu ettiğimiz bir sonuç değildir ancak sorunun kamuoyunu rahatsız etmesini doğaya ve insana zarar vermesini engelleyecek, doğayı ve insan sağlığını özel sektörün insafına terk etmemek adına bugün için en pratik çözümdür.'

 

'Sorumluluk almaya davet ediyoruz'

 

Açıklama, son olarak şu cümlelerle son buldu: 'Yıllardır ülkemizde yerel yönetimlerde örnek tarım ve çevre uygulamalarıyla bildiğimiz bölgemizin en büyük ve sağduyulu kamu kurumu olarak gördüğümüz İzmir Büyükşehir Belediyesi'ni bu sorunun çözümü için toplum adına sorumluluk almaya davet ediyoruz. Jeotermal kaynak arama ve işletme ihalelerinde teklif gelmeyen tüm alanların ruhsatını Büyükşehir Belediyemiz, ihale bedellerinin çok daha az rakamlarıyla alabilir. Bu taktirde, İzmir Büyükşehir Belediyesi, toplumun ve yaşadığımız bölgenin en büyük savunucusu olan ve olması gereken görev bilinciyle bu sorunun kalıcı olarak çözümüne katkı sağlamış olacaktır.

 

İzmir'in yüzey ölçüsünün yüzde 8'inin kar hırsı ile hareket eden özel şahıs ve şirketlerin insafına terk etmek yerine toplumun menfaatini, kamu sağlığını, sürdürülebilir doğal yaşamı her şeyin önünde tutan İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin tasarrufunda olmalıdır. Ayrıca bu alanların çok az bir kısmında kalan ÇED Kanunu'na göre uygun olan alanlar var ise bu bölgelerde sera, kaplıca, ısıtma gibi amaçlarla işletme hakkını da eline almış olacaktır. Ülkemizin en bereketli topraklarına sahip İzmir tarım arazileri için ilimizin en büyük tarım üretimine sahip Küçük Menderes Havzası için, ilçemiz Ödemiş için, bölgemizdeki yaşayan tüm canlılar ve insanlar için, dünyadaki en bereketli toprakların korunması ve sürdürülebilir bir yaşam için bu çalışmalarımızı, çıkarımlarımızı ve çözüm önerilerimizi kamuoyuyla paylaşmayı üzerimizdeki bir sorumluluk olarak görüyoruz. Saygılarımızla.'

 

Ece Köseoğlu

 

 

Bakmadan Geçme