İYİlerin Cennetteki Hak Payları!
Sevgili dostlarım, bilindiği üzere iki gece önce 'insanlık için küçük, Ödemişspor için büyük bir adımın başlangıcı'...
Sevgili dostlarım, bilindiği üzere iki gece önce 'insanlık için küçük, Ödemişspor için büyük bir adımın başlangıcı' yapılmaya çalışıldı. Gecede biz de görevli medya olarak konuk edildik. Geceden tek şikayetim odur ki bir Allah'ın kulu da çıkıp basın mensubu arkadaşlarıma teşekkür etmedi.
Sevgili Başkanımız Sayın Mehmet Eriş yine mikrofonu aldı eline, herkese teşekkür etti ve fakat yine basın emekçilerini unuttu. O ve diğer kurumlar, bu tarz etkinliklerde emekçi arkadaşlarımı unutmamalılar. Ha unuturlarsa da ben hatırlatacağım. Onlar unutacaklar, ben hatırlatacağım. Onlar unutacaklar ben hatırlatacağım. Ta ki (Karadenizliliğin verdiği inatla) o mikrofondan 'basın emekçilerine de teşekkür ederiz'i duyana kadar(!)
Beni takip edenler bilirler, bu benim üzerinde inatla durduğum bir durumdur. Her ne iş yapılıyorsa yapılsın o işin hakkını veren emekçi, benim her daim baş tacımdır. Ve kuru bir teşekkürü de hak ediyordur.
Neyse, gelelim başlığımızın kendine has subliminal mesajına! Zira anlamayanların anlamadıklarını anlamaları, sandığımdan da uzun sürüyor!
İYİlerin kısmını açıklamama gerek yok sanıyorum. Cennet=Ödemiş. Hak=Ödemiş halkı için talip oldukları hizmetler. Payları= Ödemiş halkına yapılacak hizmette kendilerine verilecek sorumluluklar. (Ey Allah'ım, ilk kez subliminal mesajı açıyorum (!) Keşke içimizde kötü düşünceler olmasa değil mi!). Bunu da hallettikten sonra yazıma kaldığım yerden devam ediyorum.
Bahsettiğim yemek, Ödemişspor'un yeni sezon kutlaması ve ufaktan ufaktan pamuk ellerin cebe sokulmak istendiği bir geceydi. Halkın ilgili kısmı, zaten bunu biliyordur. Hoş, onu da bence istedikleri gibi sonuçlandıramadılar. Herkese düşen pay kısmı, bana sorarsanız erken dillendirilmeye çalışıldı. Bana göre bir-bir buçuk saat daha geç yapılsa daha mutlu edecek sonuçlar elde edilirdi. Yeminnen(!). Benim bu tarz organizasyona katıldığım ilk yer olmadığı için bu kadar net emin konuşuyorum. Bana soraydılar söylerdim (!)(!) Erken oldu, çok erken.
Neyse, oradaki ağabeylerimiz daha iyi bilirler tabi. Gelelim benim tarafıma; ben bir gözlemci olarak bazı durumları görmekte, resmetmekte ve hafızama kaydetmekte tabi ki gecikmedim(!).
Çok eğlenceli anlar yaşandı aslında ve çok güzel resimler de verildi. Gözlemlerim arasında iki yardımcı ve bir ana sonuçlarım oldu ki bunları elbette siz dostlarımla paylaşacağım. Zira aramızda kalacağından eminim (!)
Şehrin önemli insanlarının üzerlerindeki iş ve siyaset baskısının o gece unutulduğu, unutulmaya çalışıldığı o kadar belliydi ki inanın içlerinden bazılarının yerinde olmak hiç istemezdim!
Ve fakat gecenin ilerleyen saatlerinde üzerlerindeki basıncın kalktığı ve sadece o anı yaşamaya çalıştıklarını da fark ettim. Muhteşem anlardı. Kimlerin zamanla yorulduğu, yorulmaya çalışıldığı, sıkıldığı o kadar belliydi ki. Ha isim sorsanız söyleyemezdim, bir çoğunu ad olarak bilemem ancak kişiyi gösterseniz 'Ruh hali şöyleydi, belli ki şundan dolayı bu gece böyle davrandı' diye analiz yapabilirdim.
O gece o yemekte bulunanlarınızdan bazılarınızın birkaç ismin o derece rahatlamaması gerekiyor düşüncesinde olduğunu biliyorum. Ancak bazı zamanlar demek ki stresi enerjinin içine hapsedip atmak gerekebiliyor.
Beni okuyanlarınızdan kaçınız şehrin üzerindeki iş ve siyaset basıncını hissediyor bilemem ancak bunun tüm halka sirayet ettiği anlara çok tanık olduğumu iyi biliyorum.
'Ödemiş'in an kaybetmeye vakti yok.' Ne siyasetinin ve ne de iş insanlarının! Paranın yine eskisi gibi şehri rahatlatması adına ticaretin iyileştirilmesi, insanların birliği, şehrin enerjisinin sinerjiyle çoğaltılması ve taşın altına elini koyacak tüm akil insanların el birliği ile hareketi gerekecektir. Özellikle şehrin mihenk taşlarından olan siyasilerin bunu egosuz, çıkarsız başarması gerekiyor.
Ha buraya kadar bir sürü bir şeyler yazmış olabilirim. Özet şu; herkes kendi gibi olursa ve tek dertleri, yaşadığımız bu cennet şehir olursa fazla da söze gerek yok. Samimiyet, çalışmak, analitik düşünmek, bir olmak ve doğru olmak yetecektir. Yanlışları çıkarın aranızdan, çalışmayanın, emek sarf etmeyenin, derdi halk olmayanın işi olmamalı aranızda. Çoğunluğun sesine kulak vermeyi, dedikoduyla değil, ispatlı güzelliklerle yönetilmesine ihtiyacı var. Siz nasıl olursanız halk da sizin aynanız olur unutmayın. Bakın Türkiye'ye (ya da bakmayın vazgeçtim!)
Ve önceki geceden kalan en büyük güzellik bana göre, ittifak partili olanların yan yana hoş sohbeti, uyumu, gözlerindeki birlikte çalışma kararlılığı ve artık birlikte daha hızla gelişen Ödemiş emekçileri olacağız manasındaki samimi anları gözümden kaçmadı. Niyetler iyi anladık beyler de 'e hadin gari zaman birlikte icraat zamanı.'(!)
'Bir olduğunuz' sürece kocaman bir 'güç ve enerjisiniz' şu şehre unutmayın!
Huzur ve şansla kalınız inşallah.
Sevgiler.