İşçi sınıfının tarihçisi Zafer Aydın, 15-16 Haziran Direnişi’ni anlattı
Fotoğraf:Evrensel Direnişin 53. yıldönümünde Ayvalık’ta Zafer Aydın, Cihangir Köse ve Nesrin Uçar’ın hazırladığı belgesel gösterildi. Gösterimin...
Fotoğraf:Evrensel
Direnişin 53. yıldönümünde Ayvalık'ta Zafer Aydın, Cihangir Köse ve Nesrin Uçar'ın hazırladığı belgesel gösterildi. Gösterimin ardından Zafer Aydın ve Cihangir Köse'nin katıldığı söyleşi yapıldı, izleyicilerden gelen sorular yanıtlandı.
Yasasının hazırlayıcılarından biri, CHP'li Abdullah Baştürk'tü.
Belgeselin çekimleri sırasında kimseden maddi destek alınmadığını, tamamen gönüllülük ve dayanışma desteği üzerine oturtulduğunu söyleyen Aydın, sorulan sorulara verdiği cevaplarda eski sendikacıların ve sendika liderlerinin bugünkü sendikaların durumlarından ve işçilerin pasif tutumlarından memnun olmadığını, kendi kazandıkları hakların törpülenmesine karşı ses çıkarılmamasından şikayetçi olduklarına anlattı.
Buna rağmen 15-16 Haziran belgeselinin ve daha önce çekilen Kavel Direnişi belgeselinin, izletilen sendikalarda büyük bir etki ve merak uyandırdığını da anlatan Aydın, 'filmde işçi dili yakalandı' dedi.
15-16 Haziran'a neden olan yasasının mimarlarından, CHP'li Abdullah Baştürk'ün daha sonra DİSK başkanı olmasıyla ilgili olarak sorulan bir soruya verdiği yanıtta Zafer Aydın; '15-16 Haziran'ın en önemli etkilerinden biri CHP'nin tutum değiştirmesidir. CHP, eylemin hemen arkasından Parti Meclisi'ni topladı. 5 gün süren tartışmalardan sonra tutumunu değiştirdi. CHP'liler parlamentoda yasa için oy verirken, senatoda yasaya muhalefet ettiler. TİP'in varlığı nasıl ki CHP'ye ortanın solu kimliğini hediye ettiyse 15-16 Haziran'da işçi sınıfını keşfetmesini sağladı.
15-16 Haziran'dan sonra CHP, sendikalar için bir politika geliştirmeye başladı. Önce Türk-İş içerisinde bir muhalefet örgütledi, sonuç alamayınca DİSK ve Türk-İş dışında sosyal demokrat bir konfederasyon kurmaya çalıştılar. Bunda da başarısız olunca dümeni DİSK'e kırdılar. Sosyal demokrat sendikaların DİSK'e gelmesinde temel itki budur. Tabii ki CHP'nin DİSK'i kontrol altına alma çabası da burada yok sayılamaz. Burada şunu da hatırlamak lazım ki; DİSK'te ilk 15-16 Haziran anması da Abdullah Baştürk'ün genel başkanlığı döneminde yapıldı. Tarihin ironisi bu olsa gerek. Aynı zamanda şunu da hatırlatmak gerekir ki; Baştürk 12 Eylül yargılamalarında DİSK'in bütün eylemlerini, 15-16 Haziranı da savunmuştur.' dedi.
Aynı şekilde 15-16 Haziran Direnişi'nin 'kendiliğinden' bir eylem olduğu çıkarsamasına karşı da sorulan sorulara verdiği cevapta Aydın; 'Her kendiliğinden eylemin arkasında da bir irade vardır. Bu çapta bir eylemde elbette kendinden bazı yönler olabilir. Buna rağmen eylem, dolaylı ve doğrudan hazırlıklarla adım adım örgütlenmiş bir eylem. Eylemin hareket tarzı ise 14 Haziran'da temsilcilerle yapılan toplantıda kararlaştırıldı.
Bu plana göre ilk olarak üretim durduruluyor, ardından üretimi durduran işçiler sokağa çıkıyor. Bunları DİSK'in temsilcileri ve öncü işçileri örgütlüyor. Disk Tarihi kitabına göre o dönemde DİSK'in üye sayısı 25.00-40.000 arası. Eyleme ise 70.000 işçi katılıyor. Katılanlar arasında Türk-İş tabanı da var. Çünkü Türk-İş üyeleri de DİSK'in varlığının, kendilerinin faydasına olduğunu biliyorlar. Öte yandan Haymak Fabrikası(Süleyman Demirel'in kardeşlerinin ortağı olduğu fabrika) tahrip edildikten sonra pek çok patron kendi fabrikasının da tahrip edilmesinden korkarak işçilerinin eyleme katılmalarına yol veriyor. Örneğin bunlardan biri Ülker Bisküvi Fabrikası sahibi Sabri Ülker'dir. Öte yandan işçiler aynı mahallelerde oturuyorlar, aynı kahveye çıkıyorlar, aralarında hemşerilik, akrabalık bağı var. Bu nedenle kapının önüne DİSK üyesi işçiler geldiğinde dışarı çıkmayanlar akşama kahveye çıkamaz hale gelebilirdi. Bu sosyal baskı da DİSK üyesi olmayan işçilerin katılımında etkiliydi.' dedi.
Bir başka soru üzerine de şunları söyledi: 'Kemal Türkler konuşmasında işçilere 'daha önceki eylemlerde kendimizi savunmak için ne yaptıysak, sokakta da aynı önlemleri alacağız.' demişti. Peki daha önce neler yapmışlar? Mesela Derby Lastik Fabrikası'nı işgal ettiklerinde lastik tozlarını, polis gelirse üstlerine boşaltmak için torbaların içine doldurmuşlardı. Cızlavet'te sıcak su borularını polislerin üzerine yöneltmişlerdi. Demir Döküm'de kalorifer başlarını, Singer'de dikiş makinelerinin aksamlarını kullanarak kendilerini savunmuşlardı.15-16 Haziran'da da polisin saldırısına karşı sokakta bulduklarıyla karşı koydular, kendilerini savundular.
17 Haziran'dan itibaren işçiler sokağa çıkamasa da fabrikaları mücadele alanına çeviriyorlar. Tankların fabrikaları kuşatmasına, Mesela Phillips fabrikasında olduğu gibi askerlerin üretim sahasının içerisinde dolaşmasına, işçilere 'çalışın' baskısına rağmen. 15-16 Haziran ve bu fabrika içi direnişler, öylesine etkili oluyor ki devlet, bir hafta sonraki Pazar günü, 'Pazartesi işçiler direnişe geçebilir' diye sokağa asker yığıyor.'
15-16 Haziran'da hareketin içinde anarko-sendikalizm öğelerinin de bulunduğu söylenmesi üzerine de Aydın, 'buna anarko-sendikalizm denemez ama bir işçi öfkesi ve onun patlaması var. Mesela Maden-İş'in örgütlü olduğu Haymak Fabrikası'nın tahribine neden olan şey, Eskişehir'den getirilen eylem kırıcı işçilerden birinin, silahıyla havaya ateş açması sonucu yaşanan öfke patlaması. Sadece fabrika işçileri değil, sistemden, düzenden, AP hükümetinden memnuniyetsiz herkes eylemlere katılıyor. Adalet Partisi'nin Kartal ve Kadıköy ilçe örgütlerinin tahrip edilmesi duyulan rahatsızlığın dışa vurumu. Ben eylemlerin bu yanını anarko-sendikalizm değil, sınıf öfkesi, aşağıdakilerin öfkesi olarak adlandırmayı daha doğru buluyorum' cevabını verdi.
İşçilerin bugün sağ partilerden vazgeçmemesi hakkında ise 'işçiler zaten şimdiye kadar hep sağ partilere oy vermiş. 15-16 Haziran'ın yaşandığı 2 il, İstanbul ve Kocaeli'de, 8 ay önceki seçimlerde Adalet Partisi'nin çok açık bir egemenliği var. O dönemde yapılan işçilerin seçmen davranışı araştırmaları da işçilerin birinci tercihinin Adalet Partisi olduğunu ortaya koyuyor. Seçimden 8 ay sonra işçiler, oy verdikleri parti ekmeklerine el uzattığında ona karşı mücadeleden geri durmadılar. Bunda etkili olan ise sınıf kimliği, sınıf refleksi, sınıf bilinciydi' diyen Aydın, etkinlikteki konuşmasını bu sözlerle noktaladı.
Utku Beycan