İNAT

İnat sözcüğü, dilimizde 'bir konuda ayak diretme, sonuna kadar direnme' anlamında kullanılır. Bu özelliğe sahip insanlara...

İnat sözcüğü, dilimizde 'bir konuda ayak diretme, sonuna kadar direnme' anlamında kullanılır. Bu özelliğe sahip insanlara 'inatçı' denir. İnatçı insanlar, toplumda pek sevilmezler. Körü körüne bir şeyi savunuyor olmak, iyi bir durum değildir. Bilime inanan insan, inatçı olmaz. Yanıldığını anlayınca düşünce değiştirmek; uygar olmanın, bilime inanmanın bir gereğidir.

Avukatlığa başladığım yıllarda Ödemiş Adliyesi'nde Mithat Mendilcioğlu isimli bir hakim vardı. Geçen yıl rahmetli oldu. O yıllar Ödemiş Lisesi'nde öğretmendim. Mithat Bey'in oğlunu ve kızını okutmuştum. Aynı zamanda komşuyduk. Zaman zaman sohbet ederdik. Ondan duyduğum bir sözü hiç unutmam: 'Cahili kuru inat, zengini hayırsız evlat bitirir derler, inat iyi bir şey değildir' derdi.

Niye bu konuya girdim? Sözü yaz saati uygulamasına getirmek istiyorum. Bir dönem enerji bakanı olan Berat Albayrak'ın önerisi ile 8 Eylül 2016 yılından beri yaz saati uygulaması devam ediyor. Gerekçe; enerji tasarrufu sağlamak, güneş ışığından daha fazla yararlanmak!

Bu konuda alınan Bakanlar Kurulu kararının iptali için idari davalar açıldı. Danıştay, 697 sayılı yasaya göre Bakanlar Kurulu'nun böyle bir yetkisi olmadığı gerekçesi ile 14 Eylül 2017 tarihinde Bakanlar Kurulu kararının yürütmesini durdurdu ama hükümet, ısrarla bu uygulamayı sürdürdü ve 3 Ekim 2018 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile uygulamayı sürekli hale getirdi.

Peki yaz saati uygulaması ile enerji tasarrufu sağlanıyor mu? Elektrik Mühendisleri Odası'nın yaptığı açıklamaya göre sağlanmıyor. Hatta tasarruf sağlanmadığı gibi 2016'nın kasım ayında %6.66, aralık ayında %5.97, 2017 yılının şubat ayında %6.22, Mart ayında %6.43 elektrik tüketiminde artış tespit edilmiş… Yani enerji tasarrufu, kocaman bir yalan…

Uygulama ile enerji tasarrufu sağlanmadığı, gün gibi ortada… Çocuklarımız; sabahın erken saatlerinde, karanlıkta kalkmak zorunda kalıyorlar. Hazırlanmaları, kahvaltı yapmaları için evde sabah saatlerinde elektrik kullanılıyor. Akşam 19.30'da karanlıkta okuldan çıkıyorlar. Son iki derslerini okulda ışıklar yanarken yapıyorlar. Tasarruf bunun neresinde?

Ayrıca büyük şehirlerde çocukların karanlıkta okula gidip gelmeleri de tam bir işkenceye dönüşmüş durumda. Anne-babalar, ortalık karanlık olduğu için çocuklarını sabah ya servis araçlarına ya da okula kadar götürmek zorunda kalıyorlar. Akşam okuldan çıkınca da almak için okul önlerine yığılıyorlar. Evimiz, 50. Yıl Ortaokulu'na yakın olduğu için her akşam çocukların ve velilerin çektikleri eziyeti gördükçe içim acıyor.

Pedagojik açıdan bu çocukların sabah ilk saatlerde ve karanlıkta yapılan son saatlerde sağlıklı bir eğitim öğretim almaları da imkansızdır. Sağlıklı bir eğitim öğretim için fiziki koşulların da uygun olması gerekir.

Nitekim geçtiğimiz günlerde İstanbul ve İzmir gibi büyükşehir belediye başkanlarının belirttiği gibi bu uygulama, eziyete dönüşmüş durumdadır. Halkın büyük çoğunluğu bu uygulamadan vazgeçilmesini istiyor. Kamuoyunun bu konudan rahatsız olduğu ve iddia edildiği gibi enerji tasarrufu da sağlanmadığı bilindiği halde yöneticilerin İnatla bu uygulamayı sürdürmeleri doğru değildir.

Bu uygulamanın Arap ülkeleri ile aynı saat dilimi içinde olunması adına yapıldığı söyleniyor çünkü ülkemizin büyük bir bölümü, 30 ile 45. meridyenleri arasında kalıyor. Yani yönetenlerin bu konuda inadı, siyasi nedenlere dayanıyor. Enerji tasarrufu ve güneş ışığından daha fazla yararlanma konusu bahane…

Durum bu kadar açıkken bu uygulamayı sürdürmek, vatandaşlarla inatlaşmak doğru bir şey değildir. Bir an önce vatandaşların sesine kulak verilmeli, uygulamadan vazgeçilmelidir. Aksi halde vatandaşların tepkisi, yaklaşan seçimlerde sandıkta görülür.

NOT: Bu yazı, gazetemizin 2 Aralık 2021 tarihli sayısında yer almıştır.

Bakmadan Geçme