Hukuk devleti ve adalet

Anayasa Mahkemesi Başkanı Sayın Zühtü Arslan, Ankara'da katıldığı bir toplantının açılış konuşmasında, 'Akıl iradeyi, bağımsızlığı, düşünme...

Anayasa Mahkemesi Başkanı Sayın Zühtü Arslan, Ankara'da katıldığı bir toplantının açılış konuşmasında, 'Akıl; iradeyi, bağımsızlığı, düşünme ve bilgi sahibi olma kapasitesini ifade eder. Yargı mensupları, aklını kullanmak zorunda olan kişilerdir. Bu nedenle hakim ve savcılar, sadece akıllarını kullanırken cesarete ihtiyaç duyabilirler. Kendi aklını kullanmaya cesaret edemeyenler, vesayet altında kalmaya mahkumdur. Vesayet altındaki yargısal akıl ise adaleti tesis edemez. Aklını ve vicdanını başkalarına teslim edenlerin yaptığı, hukuksuzluktan başka bir şey değildir. Önemle vurgulamak gerekir ki hukuk devletinde adaletin yegane adresi mahkemelerdir. Mahkemelerin adalet arayışına cevap veremediği, bağımsız ve tarafsız yargılama ilkelerine uygun şekilde uyuşmazlıklara çözüm üretemediği bir yerde hukuk dışı arayışların ortaya çıkması kaçınılmazdır' demiştir.

Anayasa Mahkemesi başkanının bu konuşmasını dün gazetelerde okudum. Bir hukukçu olarak hiç düşünmeden altına imzamı atarım. Doğru söze ne denir ki.

Ama bugün ülkemizde durum böyle midir? Hakim ve savcılarımız, bu anlamda akıllarını kullanıyorlar mı veya akıllarını kullanacak cesareti gösterebiliyorlar mı? Aklını kullanıp cesaretli davrananlar, meslekte hak ettikleri yerlere yükselebiliyorlar mı? Yoksa sürgün yiyip oradan oraya gönderiliyorlar mı?

Başkanın deyimiyle hak arama mücadelesinde mahkemeler, ülkemizde yegane adres mi? Vatandaşlar, mahkemelerden bağımsız ve tarafsız davranış görüyorlar mı? Mahkemeler, gerçekten adalet dağıtıyor mu? Vatandaşlar buna inanıyor, mahkemelere güveniyorlar mı?

Üzülerek belirtmeliyim ki bu sorulara olumlu yanıt vermek zor. Son dönemde ortaya çıkan bazı iddialardan anladığımıza göre ülkemizde hak, hukuk, adalet kalmamış. Ne mal güvenliğinden ne de can güvenliğinden söz etmek mümkün. Adalet işlemeyince sayın Anayasa Mahkemesi başkanının dediği gibi vatandaşlar, hukuk dışı yollara başvurmuş. Suç örgütleri, bu boşluğu doldurmaya başlamış. Kendisini güçlü hisseden, istediği yere çökmüş. Vatandaşın devlete ve adalete güveni azalmış. İşin en acı tarafı da iddialar doğru ise bu suç örgütlerinin ve liderlerinin devletin üst kademelerine yakın bazı kişilerden destek görmüş olmaları.

Bu iddialar vakit geçirilmeden araştırılmalıdır. Devlet ve kurumları bu töhmetten kurtarılmalıdır, vatandaş devletin kurumlarına ve adalete güvenmelidir. Hukukun üstünlüğünün sağlanamadığı ülkelerde üstünlerin, güçlülerin hukuku yürürlüğe girer. O zaman da hukuk devletinden, demokrasiden söz etmek mümkün olmaz.

Bu yazı gazetemizin 1 Temmuz 2021 tarihli sayısında yayınlanmıştır.

Bakmadan Geçme