Her derde deva: Ayva

Ayva gülgillerden, çiçekleri iri, beyaz veya pembe, yapraklarının altı tüylü, orta yükseklikte bir ağaç. 4-5 m boylanan,...

Ayva; gülgillerden, çiçekleri iri, beyaz veya pembe, yapraklarının altı tüylü, orta yükseklikte bir ağaç. 4-5 m boylanan, kırmızı kahverengi gövdeli meyve ağacıdır. Derine gitmeyen yüzeysel kök sistemine sahiptir. Anavatanı; Hazar Denizi dolayları, Kuzeybatı İran, Türkistan ve Kuzey Anadolu'dur.

10 ila 1000 m arasındaki yüksekliklerde hemen her bölgede yetiştirilebilir. Kumlu, sıcak ve geçirgen topraklarda yetişir. Üretimi, tohumla, kök sürgünleri ve çelikleme yapılır. Ayva yetiştiriciliğinin Anadolu'dan Yunanistan ve İtalya'ya geçtiği, M.Ö. 650 yılında Yunanistan'da yetiştirildiği ve oradan diğer Avrupa ülkelerine yayıldığı, tarihi araştırmalardan anlaşılmaktadır. Ayvaya bugün Avustralya hariç tüm ülkelerde rastlanabilmektedir.

Dünyada ayva üretiminde Türkiye birinci sıradadır. Ayva yaprakları, boya ve kozmetik sanayinde, tıpta da ilaç yapımında kullanılmaktadır. Meyvesi reçel, jel, marmelat ve meyve suyu olarak değerlendirilir. Türkiye'de Adapazarı ve İskilip, üretimde yarışmaktadırlar. Ayva, çok uzun çağlardan beri bilinen ve tarihsel geçmişi olan meyvelerdendir. Roma uygarlığında parfümden bala kadar her şey için ayva ağacının meyvesi ve çiçekleri kullanılırdı. Ayrıca bağlılığın işareti olarak verilir ve aşk sembolü sayılırdı. 4000 yıldan fazla Akdeniz ve Asya ülkelerinde yetiştirildiği bilinmektedir. Batı Asya ve tropikal ülkelerin meyvesi, daha yumuşak ve daha suludur.

Soğuk iklimlerde yetişen bu meyve, sarı renkli güzel görünümlü hoş kokulu ve ağırdır. Kabukları ve etli kısımları da serttir, yenildiğinde ağızda mayhoş bir tat bırakır. Sıcak ülkelerde ise kabukları daha yumuşaktır ve çiğ yenilebilir. Rengi yeşilden sarıya değişir ve tadı elma ile şeftali arasındadır. Pişirildiğinde çiğ yenildiğinden daha lezzetli ve hoş kokulu olur. İçerdiği yüksek pektinden dolayı reçel, pelte, şekerleme yapılır. Ekim ayından Aralık ayına kadar marketlerde yer alır. Satın alırken büyük, sert ve sarı olanlar seçilir. Plastik torbaya sarılarak buzdolabında iki ay saklanabilir.

Protein, şeker, organik asit, A, B2 ve C vitamini ve demir, bakır, potasyum gibi mineraller açısından zengin, tohumları ise yağ ve protein içermektedir. Kalp, akciğer, boğaz, mide, göz, bağırsak ve ağız rahatsızlıklarının tedavisinde faydalıdır. Çocuklarda sağlığı korur, büyüme ve gelişmeyi hızlandırır. Sinir sistemini güçlendirir, mide ve bağırsakları zararlı mikroplardan koruyarak hazımsızlık gibi sorunları önler. Cildi ve tırnakları zinde, parlak ve daha sağlıklı hale getirir. Grip ve nezlede iyileşmeyi hızlandırır. Ayva ya da ayva suyu, ishalin geçmesi için de çok faydalıdır. Meyvesi veya meyvesinden hazırlanan şurup ve komposto, ishale iyi gelmektedir. Vücudun gücünü artırarak zinde tutmaya yardımcı olarak yorgunluk ve bitkinlikten korur. Ağız kokusunu önler. İçerdiği vitamin ve minarelerle kalp ve damar hastalıklarından koruduğu, varisi önlediği ve varis tedavisine yardımcı olduğu, cinsel gücü artırdığı bildirilmektedir. Kandaki kötü kolesterolü düşürerek damar sertliğinden korur. Ayva hoşafı, ağızdaki yaraların iyileşmesini hızlandırır.

Tereyağında pişirilen ayva; balgamı söker, kronik öksürüğe, solunum sistemi hastalıklarına ve bronşite iyi gelmektedir. Ayva çiçeği kaynatılıp içildiğinde annelerin sütünü artırır, kalbi güçlendirir ve baş ağrısına iyi gelir. Ayva kabuklarının kaynatılıp içilmesi, idrar yolu iltihaplarında iyileşmeyi hızlandırır. Ağızdaki yaralar, boğazdaki şişlik ve ağrı için ayvanın kendisi ya da yapraklarının kaynatılıp suyu ile gargara yapılır. Dudak çatlamalarını önlemek ya da iyileştirmek içinde ayva çekirdeklerinin kaynatılıp dudakların bu suyla yıkanması gerekir. Ayva yaprakları, çay gibi demlenip içildiğinde sakinleştirir ve uykusuzluğa iyi gelir. Şeker içeriğinin düşük olması nedeniyle şeker hastaları tarafından da yenilebilen bir meyve olan ayvanın hem meyvesi, hem yaprağı, çiçek hatta tohumları ile son derece faydalıdır.

Tohumla, kök sürgünleri ve çelikle üretilebildiği gibi; Quince-A, B, C, D, E klonları üzerine aşılanmak suretiyle de yetiştirilebilir. En yaygın olarak kullanılanı Quince-A klonudur. Quince-A klonu, bodur olmasının yanı sıra ateşe dayanıksız, nemli topraklara kısmen dayanıklı, nematod ve pamuklu bite dayanıklı, soğuk ve kirece ise hassastır.

Üzerine aşılanan çeşidin meyveleri kaliteli olur. Quince-A klon anacından alınan 15-20 cm uzunluğundaki odun çelikleri, birinci yıl aşı parselin de köklendirildikten sonra ikinci yıl istenilen ayva çeşidi ile aşılanır. Gerek Quince-A çeliğinin gerekse aşıların tutma yüzdesi çok yüksektir. Bodur gelişme gösterdiği için dikim aralık ve mesafesi, 4.5 x 4.5 metredir. Modifıye lider terbiye sistemine göre ve alçaktan taçlandırılarak şekil verilir. Bodurluğu sağlamak için uç alınır.

Ayvanın en önemli hastalıklarından biri olan Ateş Yanıklığı, yumuşak çekirdekli meyve ağaçlarının en tahripkar hastalığıdır. Kışı durgun halde bulaşık ağaçlardaki kanser yaralarında geçiren hastalık etmeni, vejetasyonun başlamasıyla birlikte faaliyete geçer; yüksek rutubet ve 18-24 °C sıcaklıkla birlikte ilk enfeksiyonlarına başlar. Uygun koşullarda hastalığın günlük ilerleme hızı, 10-20 cm'yi bulur. Bahçede bulunan hastalıklı bir ağaç, kısa bir süre sonra tüm bahçenin hastalanıp kurumasına neden olur. Hastalık, çiçek demetlerinin solması ve kararması ile başlar, genç sürgün ve yapraklar, sararıp yanmış bir görüntü alır. Hastalıklı dallar, kışın durgun dönemde, yanık bölgenin 20 cm altından kesilip yakılmalı, makas her kesimden sonra dezenfekte edilmeli ve hastalığın görüldüğü bölgeden damızlık getirilmemelidir. Kışın ağaçlar budandıktan ve gözler kabardıktan sonra olmak üzere iki kere % 2'lik bordo bulamacı ile ve çiçekten sonra % 0,4'lük hazır bakırlı bir ilaçla ilaçlanmalıdır. Eğer hastalık devam ediyorsa bu ilaçlama 3.-4. kez tekrarlanmalıdır.

Ayva ağaçlarındaki en önemli zararlı ise iç kurdudur. Gerekli önlemler alınmadığı takdirde zarar %60, hatta % 100'e kadar çıkabilmektedir. İç kurdu, yılda 2-3 döl verir. Kışı ağaç kabukları altında veya topraktaki kalıntılar altında olgun larva halinde geçirirler. Mücadelede en önemli husus, her döle ait larva çıkışı süresince ağaçları ilaçlı bulundurarak yumurtadan çıkan larvaları meyve içine girmeden öldürmektir. İlk larva çıkışını belirlemek çok önemlidir. Kesin saptama için tuzak bant yöntemi uygulanır. İlk larva çıkışı görüldüğünde ise birinci ilaçlama yapılır. Diğer döl çıkışları da aynı yöntemle saptandıktan sonra 1-2 ilaçlama daha yapılır.

 

 

Bakmadan Geçme