Ezan
Manevi bir değerimiz olan ezan, sünnet ile tesis olunan ve Kur an-ı Kerim’de teyit edilen bir...
Manevi bir değerimiz olan ezan, sünnet ile tesis olunan ve Kur an-ı Kerim'de teyit edilen bir şiarımızdır. Bir beldedeki Müslüman varlığının bir sembolüdür. Mana ve muhtevası bakımından hem namaza hem de İslam'a çağrıdır. Ömrümüz kulağımıza okunan ezan ile başlar ve ardımızdan okunan sela ile nihayet bulur. Son dönemde ezan ve sela; devletimizin, bağımsızlığımızın, birlik ve beraberliğimizin korunmasında hayati bir rol üstlenmiştir. Bizi sadece namaza ve kulluğa değil, aynı zamanda vatanımıza sahip çıkmaya da çağırmıştır. Ezanın Arapça okunması, onun farklı milletlerden Müslümanların ortak bir dili haline getirmiştir. Kültürümüzde öyle bir derin etki bırakmıştır ki ezanı okuyan müezzinin ezana başlamak için elini kulağına götürmesi, vukuu yakın olan olayların yakınlığına işaret eden 'eli kulağında olmak' deyimi ile dilimize yerleştirmiştir.
Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy;
Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli,
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli!
diyerek davetin önemine ve devamına işaret etmiştir. Hakk'a davet, bizi haktan yana olmaya, Hak'tan yana olmak da bizi Hakk'a davet etmeyi öğretir.
Satırdan sadra mal olmuş ilim ve bilginin rüchaniyeti aşikar olduğu gibi gırtlaktan değil, Hakk'a ve Peygamber'e sevdalı bir gönülden okunan ezanın da tesiri izahtan varestedir. Bir titreşim hareketinden hasıl olan ezan sesi; çoraklaşmış gönülleri yeşertmiyorsa, donmuş kalp ve vicdanları titretmiyorsa bir fizik hadisesi olmaktan öteye gidememiş demektir. Ezan, bazen günlük bir ritüel haline gelmesinin ötesinde gönülden bir davet olması durumunda bizi kendimize getirmekte, bir gayrimüslimin de hidayetine vesile olmaktadır.
Hakkıyla okunmayan ezanlar; okuyana yük, dinleyene ise eziyet haline gelebilmektedir. Bunun yaşanmış örnekleri malumlarınızdır. Özellikle büyük şehirlerimizde kaldığı bir otel odasında dinlediği yanık bir ezanla hidayete eren niceleri vardır. Şehrin ezan sesleriyle yankılanması, yolu gurbete düşmüş kardeşlerimiz için bir hasret ve özlemdir. Hele ezan sesine karşı yaşamın kulak kesilmesi ve dünyevi meşgalelerin durması ayrı bir manevi atmosferdir. Yahya Kemal'in diliyle;
Gök nûra garkolur nice yüz bin minreden
Şehbl açınca Rûh-u Revan-ı Muhammedî
Ervah cümleten görür Allah-ü Ekber'i
Akseyleyince arşa Lisan-ı Muhammedî
İlahi bir çağrı olan ezanın bizi kendimize getirmesi; yoldan gelen ve yola giden bir yolcu olduğumuzu her daim hatırlatması dileğiyle…