Eylül'ü uğurlarken…

Bazen unutkanlık da bir nimet oluyor. Unuttum demek, insanı mazur gösterebiliyor. İnsan nisyandan gelmiş nihayetinde. Ve...

Bazen unutkanlık da bir nimet oluyor. Unuttum demek, insanı mazur gösterebiliyor. İnsan nisyandan gelmiş nihayetinde. Ve insana ait bir hal unutmak.

Önemsememekten kaynaklı değilse ve kaytarmak niyetiyle değilse mazur da görülebilir öyle değil mi? Çoğu zaman kafadaki düşüncelerin yoğunluğu ile savunmaya geçen vücut, arada bazı şeyleri es geçip atlayabiliyor. Bu, kimi zaman da rahatlatıyor beyni. Öyle ya; bir eksik, bir fazladan daha iyidir…

Özellikle geçmişte yaşanmış üzüntüler, acılar noktasındaysa unutmak, bu defa tedavi edici bir özelliği de barındırıyor içinde ve o zaman gerçekten nimet oluyor. Düşünsenize; hep aynı yakıcı tadında kalsaydı yaşanılan acılar, hiç değerini yitirmeseydi üzüntüler, ne derecede yıpratıcı ve yorucu olurdu hayat? İncinmişliklerimiz, kırgınlıklarımız olduğu gibi dursaydı, affetmek mümkün olur muydu insanları? Hazmedemediklerimizi indiremezdik sırtımızdan ve o yükün altında ezilip giderdik herhalde.

Nereden çıktı derseniz bu unutmak meselesi, ben de zamanı biraz karıştırıp yazmam gereken yazıyı unutuverdim bir an. Arkadaşlarımın 'Haydi beraber bir çay içelim' teklifi cazip gelip Eylül'ün son demlerinin o güzel tadını çıkarırcasına biraz oturduk açık havada. Hani o değişen mevsimin hoş tadı, gitsem mi kalsam mı tadındaki yaz havasının akşam serinliği ile birleşmesi, çardak altında içilen çay ve yanında demlenen sohbet, unutulanı som demde hatıra getirdi. Yoksa zaten o ortama dahil olmak söz konusu bile olmazdı. Yapılacak iş, sorumluluk varken. Ama okul telaşı içerisinde, koşturmacada iki lakırdı edememe, bir ihtiyacı beraberinde getiriyor. Ortak paylaşımlar yapılması gerekliliğini. Bu durumu unutmaya borçluyum yani. Teşekkürler Meliha Hocam, Gülşah Hocam ve Selmin Hocam…

Eylül, elini çekerken üzerimizden akşamın bu deminde tatlı bir hüznü de yakıştırıyor yanına. Kendine has düşüncelerle bizi baş başa bırakıp usulca toparlanıyor. Mevsimleri devşiren takvim, bir yenisine hazırlıyor kendini. Aylar birbirini kovalarken unuttuklarımızla, hatırladıklarımızla bizi de taşıyor yarınlara…

beyazın gölgesinde yeşil

yeşilin üstünde mavi

boya ruhunu

renkten renge

mevsim güz artık

bir evin bahçesinde mor

berikinde turuncu

her şey erişir dengine

kuşlar uçarken engine.

Bakmadan Geçme