Eğitim ve öğretmen

Eğitim, toplumların kalkınması için en önemli araçlardan biridir. Bunun uygulayıcısı, önderi de öğretmendir. Bu nedenle samimi...

Eğitim, toplumların kalkınması için en önemli araçlardan biridir. Bunun uygulayıcısı, önderi de öğretmendir. Bu nedenle samimi olarak ülkesini kalkındırmak, çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırmak isteyen liderler ve partiler, öğretmene ve eğitime öncelik verirler.

Kurtuluş Savaşı'ndan sonra yüzyıllarca cepheden cepheye koşturulmuş, sosyal ve ekonomik olarak bitkin düşmüş, eğitimsiz kalmış bir toplumu kısa sürede çağdaş, medeni ülkeler seviyesine yükseltmek isteyen Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları, işe eğitimden başlamışlardır. Önce öğretmenleri yetiştirmiş, Türk toplumuna özgü öğretmen yetiştirme ve eğitim metotlarını uygulayarak, gerekli devrimleri de yaparak topluma kısa sürede uzun bir yol aldırmıştır. Öğretmenlere her açıdan büyük değer vermiş, onları toplumun en saygın kişileri arasına koymuştur. 'Öğretmenlerin aldığı maaş, milletvekillerinin aldığı maaş kadar olacak', 'Öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacak' sözleri ile onlara verdiği değeri belli etmek istemiştir.

Bunun aksine toplumu değil de kendini, partisini ve dar bir grubu kalkındırmak isteyen kişi ve partiler de eğitime ve öğretmene değer vermezler. Bu nedenle eğitime gerekli yatırımları yapmazlar. Öğretmenleri her yönden baskı altında tutarlar. Öğretmenlerin toplumdaki saygınlığını azaltmak için elinden geleni yaparlar. Bugün ülkemiz, eğitim alanında ve diğer alanlarda geri kalmışsa bunun en önemli nedeni eğitimin ihmal edilmiş, öğretmenlerin baskı altına alınmış olmasındandır. Öğretmenlerimizin bugün aldığı maaş bırakın milletvekilleri ile aynı olmasını, onda biri kadardır. Bilim ve çağdışı eğitim programları ve baskılar nedeniyle öğretmenler, yeni nesli istedikleri gibi çağdaş bilgilerle yetiştirememektedirler.

Öğretmenlerimizin bir de örgütlenme geleneği vardır. Belirttiğim gibi öğretmenler okuyan, dünyadaki gelişmeleri izleyen insanlardır. Bu özellikleri ile aynı zamanda toplum lideridirler. Hak almanın bireysel çıkışlarla olmayacağını, mutlaka örgütlü mücadele verilmesi gerektiğini bilirler. Bu nedenle geçmişte 1961 Anayasası'nın getirdiği özgürlük ortamından yararlanarak Türkiye Öğretmenler Sendikası'nı (TÖS) kurmuşlardır. Bu sendika öncülüğünde Büyük Eğitim Şurası'nı, Ankara'da Büyük Eğitim Mitingi'ni, Büyük Eğitim Yürüyüşü'nü ve yurt çapında Büyük Eğitim Boykotu'nu gerçekleştirmişlerdir.

Öğretmenler, hak ararken hiçbir zaman kendilerini halktan soyutlamamışlardır. Kendilerini eğitim emekçisi olarak tanımladıkları için daima çalışan sınıfların yanında yer almasını bilmişlerdir. Bu yönleriyle verdikleri hak arama mücadelesinin aynı zamanda bir demokrasi mücadelesi olduğunun da bilincindedirler.

Halkın eğitimsiz ve bilimden uzak kalmasından yararlanarak iktidarlarını ve sömürülerini sürdürmek isteyen siyasi partiler, ne yazık ki çıkarları ortak olan öğretmenlerimizin hak mücadelesini etkisiz hale getirmek, güçsüzleştirmek için onları parçalamakta, bir araya gelmelerini önlemektedirler. Bilinen bir deyimle 'böl, parçala, yönet' taktiği uygulamaktadır. Tüm dünyada geçerli bir yol vardır: 'Hak verilmez alınır'. Bu da örgütlü mücadele ile olur. Çağdaş hak arama aracı, günümüzde Grevli-Toplu Sözleşmeli sendikalarla yapılmaktadır. Tüm öğretmenlerimiz, 24 Kasımları kutlamakla birlikte bu günü, 'Eğitim ve öğretmen sorunlarının tartışıldığı, çözüm yollarının belirlendiği' günler olarak değerlendirmelidir. Hangi görüşten olursa olsun öğretmenlerimizin sorunları ortaktır. Çözüm de ortaklaşa olacaktır. Bunun için tüm öğretmenlerimiz, çağdaş bir hak alma aracı olan 'Grevli-Toplu Sözleşmeli Sendika' şemsiyesi altında bir araya gelme yollarını arayıp bulmalıdırlar. O zaman var olan öğretmen ve eğitim sorunlarının çözümü çok daha kolay olacaktır. Bu duygu ve düşüncelerle emekli bir öğretmen olarak tüm arkadaşlarımın Öğretmenler Günü'nü kutluyor, sağlık ve esenlikler diliyorum.

Bakmadan Geçme