Duyguların Rengi
İki damla yaş süzüldü gözümden, ayrıldıklarım hesabına. İki damla yaş içinde bin bir manayı taşıyarak aktı,...
İki damla yaş süzüldü gözümden, ayrıldıklarım hesabına. İki damla yaş içinde bin bir manayı taşıyarak aktı, belki de ondan yavaş yavaş yol aldı yüzümde…
İnsan böyle işte, kaç türlü duyguyu taşıyor içinde. Ve bir an geliyor, içinde barındırdıkları sığmıyor kabına ve taşıyor dışarıya. Hüznü akıyor gözlerinden, kaçıyor gözlerin feri. Yorgunluk yansıyor yüzüne. Saklayamıyor halini insan. Kızgınlığı, öfkeyi yapıştırıyor bir maske gibi, çakmak çakmak çakıyor ifadeler. Büyükleniyor bazı, kibri akıyor mimiklerinden, eziliyor diğer duygular. Ve bir günde kaygı, korku, hayal kırıklığı, utanç, neşe, gurur, tutku, heyecan gibi bin bir duyguyu yaşayıp yansıtıyor dışarıya. Ve insan böyle bakınca duygudan ibaret oluyor haliyle. Ve beden dili ele veriyor insanı bu durumda.
Bir de söze dökülünce duygular iyice kendini afişe ediyor, saklayamıyor halini, duygusunu düşüncesini. Kurduğu cümleler, kullandığı sözcükler haber veriyor onu kullanan kişinin benliğinde. Beden dili başlı başına kişiyi anlatıyor ve karşıdakini de en çok o etkiliyor. İlişkilerde en çok rolü olan hiç kuşkusuz beden dili. Ancak bu bedenin dili mi? Yani bilinçli yaptığımız davranışlarımız yanında farkında olmadan bize has tepkilere dönüşmüş ve bazı gelişmeler karşısında duygu ve algılarımıza göre vücudumuzun verdiği tepkilerimiz, mimik ve hareketlerimiz var. Bu ikisini ayırmak gerekiyor elbette. Özdeşleştiklerimiz ve bunun yanında kasti takındığımız tavırlarımızdan söz ediyorum.
Beden dilinden sonra söz geliyor. Kullanılan sözcüklerden ziyade sözcüklere yapılan vurgular ve bu vurgularla onlara yüklenen anlamlar önem kazanıyor bu aşamada. Kime, nerede, nasıl ve hangi konumda, niçin söylendiği anlamını değiştirebiliyor sözcüklerin. Bir yazıda okudum 'Artık uzmanlar kişilerin kullandıkları sözcüklerden ve o sözcüklere yaptıkları vurgulardan yola çıkarak kişilik analizi yapabilecekler' diyordu. Hiç akla uzak değil. 'Bana sözünü söyle sana kim olduğunu söyleyeyim'.
Hani biz Sherlock Holmes değiliz ama kişilere biraz dikkat edersek onları analiz edebiliriz beden dili ve konuşmaları ile. Dikkat edilmesi gereken nokta ise; beden dilimizle, sözcüklerimizle, onlara yaptığımız vurgularımızla insanları kırıp incitebiliyor olmamız. Oysa şair ne güzel demiş;
çiçeklerle hoş geçin
balı incitme gönül
bir küçük meyve için
dalı incitme gönül
dokunur gayretine
karışma hikmetine
sahibi hürmetine
kulu incitme gönül
başın olsa da yüksek
gözün enginde gerek
kibirle yürüyerek
yolu incitme gönül…
Hissetmenin göstergesi hiç şüphesiz duygularımız. Artık telefonlarımızda bile duygu ifadeleri – emojiler – kullanmıyor muyuz?
Dünyanın rengine göre duygularımızın rengi de değişiyor. Aslında her duygumuz bir renk. İçimizde kaç renk var ve biz hangisini en çok kullanıyoruz? Önemli olan bu…
Bir bakmak lazım içimizde kaç biz var…