Dünya Mülteci Günü’nde potansiyel mültecilere bakış
Birleşmiş Milletler’in (BM) tanımı ile mülteci, “ırkı, dini, milliyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi...
Birleşmiş Milletler'in (BM) tanımı ile mülteci, 'ırkı, dini, milliyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm göreceği konusunda haklı bir korku taşıyan ve bu yüzden ülkesinden ayrılan ve korkusu nedeniyle geri dönmeyen veya dönmek istemeyen kişi' için kullanılan bir hukuki statü.
Mülteci olmak için yaptığı başvuru henüz tamamlanmayan kişilere ise sığınmacı deniyor.
Bir mültecinin kayıt altında bir sayı belirtebilmesi için, 'sığınmacı' statüsünden 'mülteci' statüsüne geçmesi gerekiyor. Yani mülteci sayısı olarak verilen bilgilerin halk tarafından anlaşılması hakkında bu bilginin eksikliğinden kaynaklı bir karmaşa ortaya çıkıyor.
İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'ne göre sığınma hakkı şu şekilde tanımlanıyor: Herkesin zulüm karşısında başka ülkelere sığınmacı olarak başvurma ve bu ülkelerce sığınmacı işlemi görme hakkı vardır.
İkinci dünya savaşı sonrasında toplu halde yer değiştiren milyonlarca insanın haklarını korumak ve yaşamlarını kolaylaştırmak için 1950 yılında tanımlanan Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Tüzüğü, zamanla evrensel protokol haline geldi. Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 28 Ağustos 1961'de kabul edildi.
Gümüz dünyasında insanlar hala, siyasi kaygılar, zulüm, savaş, ekonomik problemler, güvenlik problemleri ve benzeri çok sayıda gerekçeyle sığınmacı olarak ülke değiştirip mülteci olmak için başvuru yapıyorlar. Üstelik mülteci statüsü, hukuksal olarak geçici bir statü değil.
Mülteci değil sığınmacı değil, kitlesel akın
Geçici Koruma Yönetmeliği'ne göre, Kitlesel Akın kavramı ise mülteci ya da sığınmacı olmaktan tamamen farklı. Yönetmelikte tanımlandığı şekliyle, kitlesel akın, 'Aynı ülkeden veya coğrafi bölgeden kısa bir süre içerisinde ve yüksek sayılarda gerçekleşen ve söz konusu sayılar nedeniyle bireysel olarak uluslararası koruma statüsü belirleme işlemlerinin usulen uygulanabilir olmadığı' durumları ifade ediyor.
Suriyelilerin Türkiye için ne zaman kitlesel akın oluşturduğu irdelendiğinde, doktrin'de yer alan, 'kitlesel akın bulunmadığı takdirde geçici korumadan bahsedilemez' ifadesi dikkat çekiyor. Bu durumda 2011 yılında yer alan resmi verilere göre Türkiye'de 30-40 bin Suriyeli kişi bulunurken Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, Türkiye'de en fazla 100.000 Suriyeli barındırılabileceğinin belirtilmesinin ardından, bu sayının 2011 yılının resmi verilerine göre 100.000'in üzerine çıkmasıyla , Suriyeliler tarafından gerçekleştirilen kitlesel akının resmi başlangıcı 28 Nisan 2011 kabul ediliyor.
Şu anda Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin sınırlarından gayrı resmi olarak geçen belirlenemeyen miktarda şahsın ilerleyen süreçte kitlesel akına tabi olarak geçici koruma statüsüne getirilip getirilmeyeceği ise henüz bilinmiyor.
Kayıtlı ve kayıt dışı rakalmlar
Birleşmiş Milletler Mülteci Örgütü UNHCR'nin paylaştığı verilere göre Türkiye'de 3,6 milyon kayıtlı Suriyeli mülteci bulunuyor. Kayıtlı 320.000 mülteci ise diğer uyruklardan geliyor. Kayıt dışı bulunan kişiler mülteci değil, kaçak , sığınmacı, düzensiz göçmen v.b. olarak adlandırılabiliyor. Gayrı resmi verilere göre ise Türkiye'de bu sayı 10 Milyon kişinin üstünde…
Türkiye, yine UNHCR tarafından paylaşılan bilgiye göre dünya üzerinde en çok sığınmacıya ve mülteciye ev sahipliği yapan ülke. Göç İdaresi Başkanlığı'nın açıkladığı resmi verilere göre Türkiye'deki kayıtlı yabancı sayısı toplam 4 milyon 990 bin 663. Kayıt dışı olarak iddia edilen rakamlar , aynı zamanda mülteci ya da sığınmacı statüsüne hukuksal olarak geçmemiş kişileri de temsil ediyor.
Artış sürüyor
Türkiye'de kutuplaşma üzerinde tetikleyici etkisi bulunan mülteci konusunun önemi her geçen gün artıyor. BM Mülteci Ajansı tarafından paylaşılan bilgilere göre dünyada yalnızca 2018 senesinde yerinden edilen kişilerin sayısı rekor düzeyde. 70.8 milyon kişinin yükü, yine BM Mülteciler Yüksek Komiseri Filippo Grandi'nin Birleşmiş Milletler Cenevre Ofisi'nde düzenlediği basın toplantısında yaptığı konuşmada belirttiği şekilde 'batılı zengin ülkeler yerine gelişmekte olan ülkeler tarafından çekiliyor.' 70.8 milyon göçmen-sığınmacı-mültecinin ise yarısının çocuk olduğu belirtiliyor. 2021 yılının Küresel Eğilimler Raporu'na göre yerinden edilenlerin 89,3 milyon kişi. Artış sürüyor.
Yerinden edilen kişilerin özellikle kitlesel akın durumunda yarattığı kültür farklılaşması, bulundukları ülkelerde çoğu zaman hoş karşılanmıyor. Kendi değer ve yaşayışlarına tezat oluşturan toplulukların hayatlarına dahil olmasıyla toplumsal stres altına giren ülkelerde mutsuzluk, öfke ve depresyon eğiliminde artış gözlemleniyor. Öte yandan insan hayatının kaynağı olan çocuklar ve çocukluğu, yurtsuz ve 'öteki' olarak geçiren 111 bin çocuğun 70 farklı ülkede refakatçisi olmaksızın sığınma başvurusunda bulunduğu da edinilen bilgiler arasında.
Dağılım eşitsizliği, mültecileri doğuracak
20 Haziran tarihi, 2001 yılında 'Dünya Mülteci Günü' olarak ilan edildi. Toplam mültecilerin yüzde 83'üne düşük ve orta gelirli ülkeler ev sahipliği yapıyor.
AB İstatistik Ofisi Eurostat'ın 2022 yılı ilk iltica başvuruları hakkında paylaştığı verilere göre 49 bin 720 Türkiye Cumhuriyeti Devleti Vatandaşı iltica başvurusunda bulundu. Sığınmacı ve mülteci yoğunluğunun sebep olduğu kültürel uyuşmazlık, ekonomik şartlar, siyasi baskı ve güvenlik kaygısı ile kendi ülkelerinde güvende hissedemeyen vatandaşlar, mülteci barındırma konusunda dünyada başı çeken Türkiye'den uzaklaşarak kendilerine yeni bir yaşam alanı arıyor.
Afranur Şimşek