Düm te ka gıy gıy…
Ne zamandır aklımda ama ıvır zıvır konulardan bir türlü sıra bu önemli konuya gelmiyordu. Konu hakikaten...
Ne zamandır aklımda ama ıvır zıvır konulardan bir türlü sıra bu önemli konuya gelmiyordu. Konu hakikaten önemli… Okuyunca siz de önemini kavrayacaksınız.
Ben TV başına oturup da iki saat boyunca maç izlemem. Bunu bir keresinde sınıfta öğrencilere söyleyince bir kız öğrencim 'Aah hocam ah!' demişti. Neden ah çektin diye sorduğumda 'Benim babam evde kumandayı eline aldı mı 2 saatlik maçı izler, sonra özetleri ve golleri ardından da maçlarla ilgili yorumları! Biz de o yüzden evde oturmasını istemiyoruz' demişti.
Evet, TV başında iki saat oturup maç izlemeyeli epeyce bir zaman geçti ama eğer başka işim yoksa Ödemiş Belediyespor'un maçlarını stadyumda canlı izlerim. Maçın birinci yarısı biraz ısınma turudur; heyecanın büyük kısmı ikinci yarıda olur. Hele son 10 dakika…
Ben canlı maç izlerim diyorum ama bunun tamamı da sahada oynanan karşılaşma değildir.
Öyle taraftarlar vardır ki maç izlerken kendini kaybederler. Bağırışları, küfürleri ve hop oturup hop kalkışları… Onları izlemek maçtan daha zevklidir. Dünya o saat kendi çevresinde döner. Sanki stadyumda kendisidir topun peşinde koşan. En iyi hakem onlardır. En iyi forvet ve de en iyi stoper… Hatta panter kalecidir onlar. Onları izlerken bazen golü kaçırdığım da olur. Bazen gülerim kendi kendime.
Bağırmayan, yerinde sakin sakin oturup maç izleyenlere de ifrit olurlar. 'Madem bağırmayacaksın burada ne işin var!' diye kızarlar… Hele bazı amigolar! Onlar da maçı hiç izlemezler; taraftarı, dolayısıyla takımı yönetirler…
**
Bir de düğün orkestralarındaki kemancılara takılır benim gözüm. Düğün öncesinde caddelerde atılan konvoy turlarındaki araçlarda onlar da yerini alırlar. Arkası açık bir araçta plastik sandalyede oturup, deyim yerinde ise gürültü yaparlar. Gürültü derken zaten araçların yoğun gürültüsü ve korna sesleri varken onlar da o gürültünün tam ortasında seslerini duyurmaya çalışırlar.
Davul tamam… Klarnet tamam…
Peki, kaç kişi o kemandan çıkan o incecik sesi duyar? Gıygıdı gıy gıygıdı gıy!
Nedense kemancılara takılır hep gözüm. Ve kendi kendime gülerim!
**
Civanmert mahalle bıçkınları vardır. Bilir ve giysileri ile onları tavırlarından rahatça tanırsınız: 'Eyvallah abi!'
Bindikleri eski model araçların arkalarında bir söz veya bir kız adı yazılıdır:
'Ölüme gidiyoruz dedin de mazot mu yok dedik!'
'Adres sorma güzelim, burası yalan dünya!'
Caddeden veya sokaktan ağır ağır ilerlerler. Pencereler açıktır. Sol kolları da aracın kapısındadır hep… Ve aracın yüksek tonlu ses sisteminden çıkan 'Tanrı istemezse yaprak düşmezmiş!' şarkısı. Müslüm Baba'dan!
O, çevredeki herkesin araçtan yükselen müziğe kulak kesildiğine inandığı için yediği küfürleri duymaz bile. Tören alanında at arabası üstünde ilerleyen imparator gibidir o saatte.
'Mesela senin omzun öyle bir yer ki, orada dünya dönmüyor'
Bir de bunlara gülerim ben.
Düm te ka düm tek..
**
Ha bir de düğün şarkıcıları… Yaptıkları işi kesinlikle küçümsemiyorum. Üstten bakmak bana da yakışmaz zaten. Ama biraz alçak tondan söyleyin be şu şarkılarınızı. Kimse birbirini duyamıyor. İnsanlar biraz yanındakilerle sohbet etsinler. Güzel bir ortamda eğlensinler, iyi vakit geçirsinler.
'Erik dalı gevrektir… Ankara'nın bağları' derken takı töreninden sonra bitiyor zaten düğünler.
Siz, son ses bağırdıkça da kaçası geliyor insanların…
Etmeyin, eylemeyin…