Denizi Özleyenler İçin
Bazen güne başka türlü başlarsınız. Her gün olduğu gibi değil. Başka bir yoldan gitmek gibidir işe...
Bazen güne başka türlü başlarsınız. Her gün olduğu gibi değil. Başka bir yoldan gitmek gibidir işe bu. Başka bir tat almaktır her gün yediğiniz ekmekten. İçtiğiniz sudan.
Böyle günleri severim. Hatta böyle günleri çok çok severim ben.
Bir türkü dolanmıştır dilime. Yahut bir şarkının nakaratı. Gün boyunca her 'kendi' kalışınızda dilinizin ucundadır. Bazen hüzünlü kederli, bazen de coşkulu neşeli dizeler.
'Gözlerini kapa denizi dinle
Eğer inliyorsa beraber inle
Gülüyorsa durma gül sen de
İnleyen de senin ruhun gülen de…'
Kimin bu dizeler, anımsamıyorum. Sabahleyin usuma düştü.
Ne güzel dizeler dedim. Ne güzel dizeler.
İnsanı insana bu kadar güzel anlatmak… Şiir bu olsa gerek.
Ardından Orhan Veli'nin 'denizi özleyenler için' şiiri geldi aklıma.
Bazen bir şiirin adı bile yeter insanın kendini hoş hissetmesi için. Şiiri değil sadece başlığını yahut adını anımsamak. Orhan Veli'yi anımsamak.
İstanbul, Beyoğlu Mahmutpaşa…
Gemlik.
İstanbul, semt semt sokak sokak Orhan Veli demek.
Bir şairin bir şehirle özdeş olması ne muhteşemdir bir okur için.
Bir sözcüğün birçok şeyi çağrıştırması.
Geçen yıllardan küçük bir anımı anlatmak isterim.
Üniversite yıllarıma dair bir yazı kaleme alırken bir şiir anımsadım. Daha doğrusu anımsayamadım.
Sanırım ikinci ya da üçüncü sınıftaydım. Sabah akşam dilimden düşürmediğim bir Pablo Neruda şiiri vardı.
Çok çok sevdiğim bir şiir.
Anımsanan bir dize bile olmayınca elbette aramak ve bulmak zorlaşıyor. Günlerce hatta haftalarca 'O şiir bu muydu, yok değildi.'
'Bu acaba o muydu' diyerek onlarca şiirini tekrar okudum Neruda'dan.
Buldum mu hayır.
Ama hala arıyorum. Bulamazsam hep eksiğim çünkü. Hep eksik. Kendimi o şiirle tamamlanacak hissetmek ne özel bir duygu…
Ümit Yaşar'ın dizeleriyle bitirelim. Daha doğrusu siz Ümit Yaşar'la devam edin.
'Sen
Kum nedir bilmezsin
Hiç deniz görmedin ki.'