DEDİKODU
Geçen haftaki yazımda Ziraat Bankası'nda yaşadığım tatsız olayı anlatmıştım. Yazımı okuyan bankanın müdürü hemşerim Sayın Mehmet...
Geçen haftaki yazımda Ziraat Bankası'nda yaşadığım tatsız olayı anlatmıştım. Yazımı okuyan bankanın müdürü hemşerim Sayın Mehmet Zeki Yakut, beni telefonla aradı. Kendini tanıtıp hal hatır sorduktan sonra köşe yazımı okuduğunu ve bankayla yaşadığım sorundan dolayı çok üzüldüğünü belirtti. Öğleden sonra benim için uygun olursa, dükkanımda beni ziyaret edeceğini söyledi. 'Buyur gel' dedim.
Öğleden sonra bir şefle birlikte dükknıma geldiler. Çay ve hal hatır faslından sonra sadede geldik. Tekrar benim yaşadığım sorundan dolayı çok üzgün olduğunu söyledi.
Sorunun tek benim sorunum olmadığını söyledim. Benim yaşadığım gibi birçok insanın da yurdun değişik illerinde sorunlar yaşadığını biliyorum. Bir şube müdürü olarak göstermiş olduğu duyarlılığa, dükknıma kadar gelme zahmetine katlanarak gönlümü alma çabasına teşekkür ediyorum.
Dilerim bankanın üst makamları da Sayın Yakut gibi duyarlılık gösterirler. Yurt genelinde insanlarımız benim yaşadığım sorunu yaşamazlar.
***
Referandum öncesi iki kadın konuşuyor:
-Oyunu nereye vereceksin, Hatice abla?
-Ben hayır demeyi düşünüyorum Hacer, sen?
-Parayı nereden alıyorsun kız? Bize kim para veriyorsa oraya vereceğim elbette, evet diyeceğim. Sen de evet de. Sonra aldığın yaşlılık aylığını keserler ha!
-Neden kessinler kız? Parayı ceplerinden mi veriyorlar? Devletin parası değil mi bu? Hem biz parti seçmiyoruz ki. Evet de çıksa hayır da çıksa bu hükümet başımızda kalacak.
-Olsun kız, biz gene de evet diyelim. Ne olur ne olmaz, sağlam duralım.
-Bu bir seçim değil dedim, haydi diyelim ki, seçim. Ötekiler gelse bize verilen bu yaşlılık aylığını vermezler mi?
-Belli mi olur kız?
-Ben vatan için hayır diyeceğim. Aldığım üç kuruş yaşlılık aylığı vatanımdan kıymetli mi? Keserlerse kessinler. Bu güne kadar oyumu hep bunlara verdim. Bundan sonra vermeyeceğim. Gidişatı beğenmiyorum. Verince iyi de vermeyince kötü mü?
-Sen bilirsin ama bana kalırsa yine de evet de!
***
Referandumdan sonra iki adam konuşuyor:
-Evet tarafı kazanacak, demedim mi sana ben?
-Sen şimdi buna evet tarafı kazandı mı diyorsun?
-Elbette, yüzde iki farkla evet oylarının fazla olduğunu YSK söyledi. Duymadın mı?
-Duydum duymasına da, mühürsüz oylar sayesinde kazandığını sen de biliyorsun.
-Onu bunu bilmem arkadaş, resmi olarak açıklandı, evet kazandı.
-Aslında hayır kazandı hem de yüzde elli altıyla. Yüzde on iki fark var. Resmen açıklansa da kalbim tasdik etmedi. Eğer mühürsüz oylar, tarafsız gözlemciler huzurunda tekrar sayılsaydı, evet kazansaydı o zaman kalbim tasdik ederdi. Niye saymaktan kaçıyorlar? Hilenin olmadığını onlar bilse, mühürsüz oyları saymazlar mı? Üzülerek söylüyorum, YSK bu referandumun üzerine bir gölge düşürdü. Bu referandum uzun süre halkın kafasında bir soru işareti olarak kalacaktır.
-Ben sonuca bakarım arkadaş. Koskoca cumhurbaşkanı bile 'Atı alan Üsküdar'ı geçti' dedi. Tatmin olmadın mı?
-Orada biraz dur. Bu sözün altında bile şüphe var. Ne demek, 'Atı alan Üsküdar'ı geçti'? Cumhurbaşkanı olarak ondan bu sözü beklemezdim. Onun, 'Durun bakalım' deyip ortalığı yatıştırmasını, 'Yanlışlık varsa düzeltiriz, yeniden sayar gerçeği buluruz' demesini beklerdim. Ama maalesef yangına körükle gitti.
-Tamam arkadaş, sen her zaman muhalifsin, bizim başarımızı gölgelemek istiyorsun.
Dedikodu böylece sürüp gidecek.
Sevgi, saygı ve mutluluklar.