Cumhuriyet Bayramı

Cumhuriyetimizin 97. yılını idrak etmenin sevinç ve gururunu yaşıyoruz. 19 Mayıs 1919’da Atatürk’ün Samsun’a çıkıp Milli...

Cumhuriyetimizin 97. yılını idrak etmenin sevinç ve gururunu yaşıyoruz. 19 Mayıs 1919'da Atatürk'ün Samsun'a çıkıp Milli Mücadele'yi başlatıp 29 Ekim 1923 tarihinde 'Türk milletinin karakterine ve adetlerine uygun olan idare biçimi, cumhuriyet idaresidir' diyerek ilan ettiği cumhuriyet, Türk ulusuna bırakılmış en büyük miras ve asla vazgeçilmez bir değerdir.

Cumhuriyet rejiminde egemenlik, kayıtsız şartsız milletin kendisine aittir. Bu rejimde halk, kendisini yönetecek kişileri yine kendisinin seçimle iş başına getirdiği temsilciler aracılığı ile kullanır. Cumhuriyet rejimi, vatandaşların seçme ve seçilme haklarını özgürce kullandığı rejimdir. Bu rejimde devlet yönetimi; sınıfların, kişilerin, ailelerin veya belirli ve ayrıcalıklı zümrelerin eline bırakılamaz. Cumhuriyette milletin bütün fertleri, yönetime iştirak edebilir ve yönetimde söz sahibi olabilir çünkü cumhuriyet yönetiminde bütün vatandaşlar, eşit hak ve özgürlüğe sahiptir. Cumhuriyetin en büyük özelliği, Türk halkını ulus olma bilincine kavuşturması ve ferdi yurttaş konumuna yükseltmesidir.

Milletimiz, cumhuriyet ile birlikte milli bir devletin onurlu, bağımsızca düşünebilen ve eşit haklara sahip olan yurttaşları haline gelmiş ve devletin tek ve gerçek sahibi olmuştur.

Atatürk'ün hedef olarak belirlediği çağdaş ve uygar bir ülke olma yolunda laik ve demokratik cumhuriyet rejimi ile kat ettiğimiz mesafe, tahmin edilemeyecek kadar büyüktür. Zira cumhuriyet, bize millet olma ve dünya milletlerinin onurlu bir üyesi olma bilincini kazandırmış yüce bir değerdir. Türkiye Cumhuriyeti'nin 97 yıllık öyküsü, aslında bir başarı ve bir uygarlaşma öyküsü olarak kabul edilebilir. Cumhuriyetin başarısı ile gelinen noktada Türkiye, İslam dünyasındaki tek laik ve demokratik cumhuriyet, çağdaş bir ülke ve aynı zamanda dünyanın en büyük 20 ekonomisinden biri haline gelmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti, laik ve demokratik yapısından taviz vermeden büyük liderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün gösterdiği çağdaş uygarlık yolunda hızla, emin adımlarla, kararlı bir şekilde yürümektedir. Buna da hiçbir güç engel olamayacak ve Atamızın dediği gibi Türkiye Cumhuriyeti, sonsuz kadar payidar kalacaktır. Yeter ki Atatürk'ün bize bıraktığı ve 'En büyük eserimdir' dediği bu mirası bilimsel ve akıllıca yoldan ayrılmadan koruyabilelim.

Temel hak ve hürriyetlerden mahrum olan toplumların ayakta kalmaları ve yaşamlarını devam ettirebilmeleri mümkün değildir. Bu nedenle bize ve gelecek nesillere düşen en önemli görev, Türkiye Cumhuriyeti'nin ülkesi ve ulusu ile bölünmez bütünlüğünü savunmak, Atatürk ilke ve inkılaplarını koruyup kollamak, iç ve dış tehditlere karşı çok dikkatli olmaktır.

Kuşkusuz ki cumhuriyet, demokrasiyi geliştiren en mükemmel sistemdir. Bireyin hak ve özgürlükleri, ancak ve ancak bu sistem sayesinde güvence altında olabilir. Türk ulusu, cumhuriyetine bağlıdır ve de onu yüceltip geliştirmeye muvaffak olabilirse iste o zaman demokrasinin nimetlerinden en iyi şekilde yararlanır ve çağdaş toplumlar içindeki o hak ettiği yeri alır. Bu nedenle cumhuriyeti yüceltip sürdürmek, her Türk vatandaşının milli ve vazgeçilmez görevi olmalıdır.

Yıl 1919… Anadolu, taşı ile toprağı ile kan ağlıyor. Anadolu insanında bir sessizlik, bir durgunluk var ve elde hiçbir şey yok. Ne top ne tüfek ne de derli toplu bir kuvvet… Yara derin, şartlar ağır. Anadolu insanı, her şeyini yitirmiş ama umudunu yitirmemiş. Bu millet her şeyi yapabilirdi, yeter ki kendine bir ışık bulsun. İşte bu ışık, 16 Mayıs 1919'da bir ecel teknesine binerek Karadeniz'e açılır. 19 Mayıs 1919'da Samsun ufuklarından doğan bir güneş, dalga dalga tüm Anadolu'ya yayılır.

Anadolu'dur bu, teslim olur mu düşmana? Bu topraklar, bin yıldır kardeşliğe alışıktır; teslimiyete ve tutsaklığa değil. Bu topraklarda henüz son destan yazılmamıştır.

Bir heyecan kaplıyor Anadolu'yu. Küreklerden, kazmalardan yapıyor silahlarını. Bir mücadele başlıyor, ölüm kalım mücadelesi. Herkes, sarı saçlı mavi gözlü bir komutanın peşinde dişi ile, tırnağı ile, canı ile, kanı ile katılıyor bu mücadeleye. Herkeste aynı inanç, herkeste aynı duygu, herkeste tek söz: 'Ya istiklal, ya ölüm!'

Bizi tutsak etmek isteyen emperyalistler, başarılı olamadı çünkü Anadolu; elleri nasırlı, yürekleri tunçlaşmış, 'Vatan, vatan' diye erkeğinin yanında kundaktaki çocuğu ile cepheden cepheye koşan anaların yurdudur. Canlarını hiçe sayıp düşman mermilerine göğsünü siper edenlerin yurdudur bu vatan çünkü bunlar, Mustafa Kemal'in askerleridir. 'Ben size ölmeyi emrediyorum' diyebilenlerin vatanıdır bu vatan. Onların kurduğu cumhuriyettir bu cumhuriyet.

Gücümüzü Atatürk kadar çalışarak, onun gibi vatan ve millet sevgisi ile dolu olmaktan alıyoruz. Bütün milletimizin Cumhuriyet Bayramı'nı kutluyorum. Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere onun kahraman silah arkadaşlarını, aziz şehitlerimizi, kahraman gazilerimizi minnet ve rahmet duyguları ile anar, saygılar sunarım.

Bakmadan Geçme