Çorba!

Çorba sözcüğünün hangi dilden olduğunu sorsak sanıyorum çok sayıda kişi Türkçe diyecektir. Ben de öyle sanıyordum...

Çorba sözcüğünün hangi dilden olduğunu sorsak sanıyorum çok sayıda kişi Türkçe diyecektir.

Ben de öyle sanıyordum ama kelimenin kökeni Farsçadan 'şōrbā' imiş. Şōr, Farsçada 'tuz, tuzlu' ve 'bulanık, karışık' anlamlarında kullanılıyormuş. Bā'nın anlamı da 'yemek, aş' olunca 'karışık yemek' gibi bir anlama geliyormuş.

Dil, bir toplumun ulus olma bilincini ayakta tutan en önemli varlıklardan biridir. Biz, millet kelimesinin anlamını da şöyle biliriz: 'Millet ya da ulus, çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, ülkü, duygu, gelenek ve görenek birliği olan insanların oluşturduğu topluluk. Kimi çevreler, millet kavramı ile ulus kavramının eşitlenmesine karşı çıkmaktadır.'

Oysa 'millet'in asıl anlamı da 'ümmet' yani 'aynı dinden olan kişiler topluluğu'dur.

Arapça 'milla' kelimesinin anlamı, 'din, mezhep, bir din veya mezhebe mensup cemaat' demek.

Göktürk kitabelerinde 'Türk ulusu' vardır…

Gelelim bir başka kelime veya kavrama: Sosyal devlet!

'Ekonomik ve toplumsal yönden yurttaşlarının tümüyle ilgilenen, onların yaşam düzeyi, sosyal güvenliği ve benzeri konularında gereken önlemi alan devlet.'

'Refah devleti veya sosyal devlet, minimum düzey ötesinde vatandaşlarının refahı için birincil sorumluluk kabul eden devlet kavramı olup devletin vatandaşlarının iktisadi ve sosyal esenliklerinin korunması ve teşvik edilmesinde ana rol oynamasını önerir.'

1982 Anayasası'nın 2'nci maddesinde, 'Türkiye Cumhuriyeti, sosyal bir devlettir' yazar.

Ergun Özbudun, sosyal devleti şöyle tanımlamış: 'Devletin sosyal barışı ve sosyal adaleti sağlamak amacıyla sosyal ve ekonomik hayata aktif müdahalesini gerekli ve meşru gören bir anlayış.'

Kaynaklar diyor ki, 'Sosyal devlet, herkese insan onuruna yaraşır asgari bir hayat seviyesi sağlamayı amaçlayan bir devlet anlayışı olarak tanımlanabilir.'

Sosyal, Fransızca ve İngilizcede 'dostluk ve yoldaşlık eden, cana yakın' ve 'topluma uygun, toplumu gözeten, toplumsal' anlamlara geliyor. Toplumcu.

Devletçi ile toplumcu, aynı anlama gelmiyor.

Olağanüstü güçlere sahip 'ceberrut' bir devlet anlayışının yanında bir de değişime ve gelişime açık devlet anlayışı var. Ceberrut devlet anlayışında yöneticiler koltuğa yapışırken demokratik ilkelerle yönetilen devletlerde yöneticiler, seçimle gelip seçimle gidiyorlar.

Ceberrut devletler, yardım yapmayı sosyal devlet olarak görüyorlar.

Demokratik devletler de vatandaşlarını yardıma muhtaç insanlar olmaktan çıkarmaya çalışıyorlar.

Toplumcu veya sosyal olmak yardıma muhtaç insanların bir kısmının ihtiyacını karşılamak değil, onları muhtaç hale getiren sistemle topyekun mücadele etmeyi gerektiriyor.

Üç tane kuş yuvası yapmakla kendimizi kandırabiliriz. Beş tane sokak hayvanına mama almakla da kendimizi kandırırız veya 10 tane hasta çocuğa ilaç kampanyası yapmak da aynı şey. Yanlış anlaşılmasın, 'Yardım edilmesin' demiyorum ama bence önemli olan kuşların doğal yaşam alanlarını bozmamak, asıl uğraşılması gereken iştir.

Her geçen gün yeşil alanlar azalırken üç beş tane ağaca yuva asmak çözüm değildir.

Vatandaşları iş güç sahibi yapmadan, üretenlerin hakkını vermeden sosyal devlet olamazsınız ve 'öteki' olarak görülen 'aykırı' yurttaşların ve canlıların yaşam haklarını savunmadan 'sosyal' devlet veya insan olamazsınız…

'Sosyal' devlet 'çorba' devlet olmamalıdır. Sosyal devlet; vatandaşlarına yardım eden devlet değil, vatandaşlarının hayat standardını yükselten devlet demektir.

Bakmadan Geçme