BU DEVRİN İNSANI OLAMAMAK!
Bazen hayat her yönden insanı ablukaya alır. Ve her şeyin üst üste gelip mengene misali sıkıştırması...
Bazen hayat her yönden insanı ablukaya alır. Ve her şeyin üst üste gelip mengene misali sıkıştırması sonucu ya isyan ederiz ya da bulunduğumuz ortamı değiştirme kararı alırız. Oysa kendi iyi niyetin, kendi tecrüben, kendi başarısızlığın ya da başarılı olma becerin, kendi ruh halin seni sen yapanlar olduğuna göre, yeri değil kendini değiştiremedikten sonra ortam çok da mühim olamıyor bazen.
Bundan yıllar önce hayatımı kaleme almaya başlamıştım. Özel yaşantım, iş hayatım falan filan gibi. Ve kısa hikyeler şeklinde yazıyordum. Ve her yazdığımın da çok özel olduğunu düşünüyordum. Sonra bir baktım ki, herkesin benzeri hayat tecrübeleri var ve herkesin dilinde 'hayatımı yazsam roman olur' repliği dolanıyor. Aha dedim yaw bunlar normal şeylermiş. Demek ki, insanın kendi yaşadıkları kendine özel geliyormuş. Sonra ne oldu biliyor musunuz? Aslında onları yazmamın, sadece bana değil, birçok insana da ışık olabileceğini gördüm. Hani şimdilerde her önüne gelen yaşam koçuyum diyor ya, hey yavrum hey biz zamanında yazsaydık, şimdilerin duayeni olurduk (!)
Yaşam döngüsü içerisinde herkesin bin bir türlü sıkıntısı var. İş olarak var, aş olarak var, aşk olarak var, finans olarak var, dost olarak var, insan olarak var, var da var yani! Kıymetim bilinmiyor, çalışmam görülmüyor, iyi niyetim anlaşılmıyor diye diye kendimizi hasta ediyoruz maalesef.
Peki, siz kötü insan diye tarif edebildiklerimizin bunlardan dolayı kendilerini üzdüklerini gördünüz mü? Ben geldim gidiyorum (!), işin aslı çok da tanık olmadım. Aksine böyle bir duyguya kapılacakları vakit bile yaptıkları her ne kötü durum varsa onu devam ettirirler. Çünkü hayat döngüleri bununla beslenir.
Kimileri iyilikle kimileri de kötülükle kaosla beslenir. (son zamanlarda çok da yabancı değiliz ha bu durumlara!)
Kimileri dünya iyisi dediğimiz insanlardır ki, hayat yorsa da aynı duruşa devam ederler. Beceremezler değişmeyi, ya da insana göre tavır almayı. Hataları affetmenin sonucu da kendilerine eziyet ederler gereksiz yere oysa. Çünkü aslında bu affedilenin çok da umurunda değildir.
Kendilerine her defasında söz verirler kendileri bile inanmadıkları halde; 'Artık bu son, kimseye iyilik yapmayacağım' ama sonuç hep aynıdır. Başkaları için üzülür, başkaları yüzünden zaman kaybeder, başkaları yüzünden o kıymetli damlaları yanaklarından süzülür. Çünkü bunların da beslenme yerleri yüreklerindeki vazgeçilmez insan sevgisidir. Kırmayın bunları ey dostlar. Zira azlar.
Kötüler ya da niyeti kötü olanlar nasıldır peki; Onların kendilerine hayırları yoktur ki bizlere olsun diye düşünüyoruz değil mi çokça. Kötü kalmaları da aslında onların iyi olmayı beceremediklerinden değil, kendilerini böyle koruduklarındandır. Boşuna değildir, böyle durumlarında insanların geçmişte yaşadıklarının araştırılması. Tanrının insanları ruhlarında kötülükle dünyaya savurduğunu sanmıyorum. Baksanıza yeni doğan o cennet kokulu bebeklere, kimler inanır onlardan bazılarının, sapık, psikopat, hırsız, arsız olacağını değil mi? İşte bütün bunlar yaşadığı ortamlar, alamadıkları eğitimler, sevgisizlik ve şefkatsizlik yüzünden oluyor.
E bir de cinslerde etkili inanın. (yarın bu ayrıntıya devam edeceğim)
Bugünlük de bu kadar. Tanrı, yüreğindekini beyninde güzelleştirip, kelamını şiir tadına dönüştüren gerçek insanlarla karşılaştırsın inşallah.
Sevgiler