'Bir gönül yıktın ise bu kıldığın namaz değil…'

Tasavvuf derslerimizde rahmetli hocam Nursel Çevik'ten çok işitmişimdir. Yunus Emre'ye ait olduğu söylenen bu ifadeyi bazen...

Tasavvuf derslerimizde rahmetli hocam Nursel Çevik'ten çok işitmişimdir. Yunus Emre'ye ait olduğu söylenen bu ifadeyi bazen ıskalıyoruz.

Geçen akşam biraz sosyal medyada görüş analizi yapıyorum. Bir hanım kızımızın fanatik radikal tavırları sonucunda hain ve kafir edilmiş olmanın halen şaşkınlığını yaşıyorum.

Bırakalım vatandaşlığı, siyasi konuşmaları aslında dinde bile fanatikçe davranışlar hoş karşılanmamıştır. Aziz peygamberimiz, 'Dinde de aşırıya kaçmayın…' diye bizzat uyarılarda bulunmuştur.

Bir lideri sevmek, takdir etmek ayrı bir şeydir, körü körüne bağlılık apayrı bir durumdur. Kutsal kitapların hemen hepsinde yeri geldiğinde koskoca peygamber ikaz edilmiştir. Okuyanlar bilir… Maksat, saplantılar ile imanı birbirinden ayırmaktır. Zannedildiği gibi din bağnazlıkla alakalı değildir. Bağnazlık ve yobazlık, kişilere kişilerin duygu ve düşüncelerine bağlı olarak ortaya çıkar. O yüzden dindar olmak ile dinci olmak çok farklıdır.

Peygamberlerimizin hiçbiri bağnazlığa kapı aralamamıştır. Oysa toplumumuzda lidere olan saplantı, ne ayet ne hadis dinliyor ne de insanlık biliyor.

Hz. Ömer, adaletin temsilcisi olup yeri geldiğinde kul hakkı olur korkusuyla bir caminin yıkımına cevaz vermiştir. Aman efendim ne yapıyorsunuz diyenlere, 'Camiyi yıkın ama adaleti yıkmayın, kul hakkı almayın' diyor.

Kul hakkı demişken, 17-25 Aralık yolsuzlukları üzerinden yaklaşık 4 yıl geçti. Bir sorgulama, bir çıkıp konuşma, helallik dileme yapılmadı. Ama meydanlarda, sosyal medyada dini imanı kimseye bırakmıyoruz. Kendileri gibi düşünmeyenleri bir çırpıda hain, terörist, kafir ilan eden, sözde eğitimli görünüşte dini bütün bir kalabalık var. Allasen babanıza rahmet bir açıklayın, hangi medrese-i tedristen geçip de bu hallere geldiniz, biz de öyle olalım gazozlar benden sözüm söz vallah…

ABD Başkanı Trump, geçen hafta birkaç ülkeye yasaklama getirdiğini açıklamıştı. Yedi karabacalara olsun derken korktuğumuz başımıza geldi. Yasaklı ülkeler içinde biz de varız. Malum mevzu, THY uçakları laptop tablet vs… valizlere koyacak. Peki bu durum neden meydana geldi? Siyaseti az çok takip edenler konuya aşinadır. ABD, bize de bu yasağı siyasi söylemlerimiz ve son yıllarda izlediğimiz yanlış dış politikaların nedeniyle koydu. Suruç ve Ankara Gar patlamaları olduğunda meseleyi geçiştirdik. IŞİD Terör Örgütü'nün ülkemizde yuvalanmasına bile isteye göz yumuldu. Soruşturma komisyonu kurulmadı. Bir anlamda İslam ile terörün aynı anlamda olduğunu düşünüyorlar. Halbuki İslam dini ile terörizm asla bağdaşmaz. Yanlış söylemlerimiz, dış politikadaki hatalarımız yüzünden biraz da bu duruma biz sebep olduk. Lakin sadece bu konuda hükümeti de suçlayamam. ABD'nin yeni başkanı Trump, ırkçı faşist söylemleri ile tanınmış bir politikacı, kendi ülkesinde de pek çok vatandaşı tarafından eleştirilen biri… Daha fazla toleransa ve anlayışa sahip olmasını dilerken aynı anlayışı kendi hükümetimden de bekliyorum. Devlet yönetimi diplomasi ile yürütülür. Kahvede okey tavla oynarken kullandığımız ağzı, külhanbeyi tavırlarını ülke yönetirken de yaparsak kendi vatandaşımıza zarar verdiririz. Ne yazık ki böyle de oldu. Malum, Hollanda'daki vatandaşlarımız şiddete maruz kaldı.

Hollanda hükümetinin yaptığını doğru bulmuyorum lakin bu davranışların arka planında yine bizim yanlış söylem ve dış politika hatamız, görme engelli arkadaşlarımız tarafından bile görülüyormuş, selamları var.

Ve aleykümselam dediğinizi duyar gibiyim, sağolunuz. Sizler de olmasanız sevgili okurlarım, 'Döndüm daldan dala kopan yaprağa leylim ley…'

Leyle-i Regaib Kandilinizi mübarekler, dualarınızı beklerim.

Bakmadan Geçme