Bir eser için yapılanlar

Yenikiraz.com adresinden Turgay Kılıç’ın haberine göre Lions Kulüpleri tarafından özel bir otelde bir araya gelen kulüpler,...

Yenikiraz.com adresinden Turgay Kılıç'ın haberine göre; Lions Kulüpleri tarafından özel bir otelde bir araya gelen kulüpler, üye tanıtımlarını gerçekleştirdi. Tanıtımın ardından İzmir Devlet Opera ve Balesi Orkestrası'nda görevli sanatçı Aşkın Usta, fagot çaldı. Toplantıya katılan usta oyuncu ve kuratör Salih Güney, arkeolojiye merakını dile getirdi, yaşamının çoğunun antik kentlerinde geçtiğini ifade etti.

Anılarını paylaşan Güney, şöyle konuştu: 'İşin klasiğini Ankara Devlet Konservatuvarı'nda öğrendim. 16 yaşındaydım. Her aktör belirli bir yaşa geldikten sonra film çekmek, yönetmek ister, senaryo yazmak ister. Hollywood'da hem çekip hem de oynayabilme şansınız var. Bunun için de bir senaryo düşündüm. Bütün yaşamım antik kentlerde dolaşarak geçtiğinden, konumu arkeoloji ve Türkiye'den çalınan tarihi eserler olarak belirledim. Elimde iki tane hikye var. Üçüncüyü bulamıyordum. New York'ta dolaşırken bu hikayeyi neyle birleştireceğimi düşünüyordum. Ayaklarım hep beni Roma ve Yunan eserlerin yer aldığı galerilere götürdü. Karşımda bir tane Herkül heykeli vardı. Diyagonal bir kesik, gövde 67 santimetrelik bir gövde, çok dikkatimi çekmişti. Bunun alt parçasının üst kısmının çalındığını duymuştum Antalya Müzesi'nde. Kayhan Dörtlük vardır müze müdürü, Kayhan Bey'i aradım. 'Burada galeride bir Herkül heykeli gördüm, kesik gövde beden mi?' ' Evet onu Özgen Acar buldu. Türkiye hükümeti 500 bin dolar değerinde bir mahkeme açtı' dedi. Dünya'nın en zengin üç kadınından biri Sherby Wait, bundan 5 yıl evvel New York Müzesi'ne 250 milyon dolar hibe etti. Kendisi de Metropoliten'de 25 milyon dolar harcadığı bir galerisi var. Gittim gördüm. Bütün toplanmış, çalınmış eserler var. Kadının arkeolojiye ilgisi, zaafı var, galerisinde sergiliyor. Ben de o heykeli görünce, ona 'bu ayağı olabilir, çünkü Türkiye'den çalınmış' dedim. Nasıl çalındığını öğrenmek için Türkiye'ye geldim. Profesör Jale hanımefendiyle görüştüm, nasıl çalındığını anlattı. Ben ise gereken malzememi senaryo için aldığımı ifade edip teşekkür edince, Jale Hanım beni çağırdı, 'Evladım bir şeyler yap' dedi.'

'üzerinde bulunduğumuz tarihi eserleri başka galeri ve müzelerde görürüz'

Usta oyuncu Güney, sözlerini şöyle sürdürdü: 'Jale Hanım, bir şeyler yap deyince, 'Ne yapabilirim ki?' dedim. Amerika ile Türk hükümetinin bir konusu, mahkeme açılmış, dedim. Hayır, evladım. Böyle giderse bu Türkiye'de hiçbir şey kalmaz. Biz ileriki yıllarda üzerinde bulunduğumuz tarihi eserleri başka galeri ve müzelerde görürüz' dedi. İnanın ki çok duygulandım, gözyaşlarımı tutamadım. Sonrasında tesadüf İzmir Fuarı'nda sanat bölümüyle iletişime geçtim. Durumu anlattım. 'Mutlu oluruz' dediler. Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürü Prof. Dr. Engin Özgen'i aradım. Antalya'daki alt parçasının orijinalini döktürdüm, fuarda heykelin altına da motor koyarak döndürmeye başladım. Açılışına Jale Hanım'ı da getirdim. 82 yaşındaki kadının mutluluğu görülmeye değerdi.'

'Ben filmimi çekemedim'

Eserin peşinde verdiği mücadeleyi anlatan Salih Güney, büstün Türkiye'ye getirilmesi ile ilgili imza topladıklarını söyledi. Güney sözlerini şöyle sürdürdü:' Ankara'nın en eski kültür merkezlerinden Şinasi Sahnesi'nde açılış yaptım. 10 bin imza topladım. ABD'de 30 bin imzanın toplanmasıyla deklarasyon verilebiliyor.  Sonrasında 28 Şubat olayları başladı. Erbakan, Çiller iktidarları vardı. Projeyi devam ettirdim, vali beye açtırdım. Son 30 bin imzayı da Zülfü Livaneli ve Fikri Sağlar ile kapattım. Amerika Konsolosluğuyla iletişime geçtim. Ancak imzaları almadı. 'Bizim değil. Mahkemeniz devam ediyor, özel koleksiyon bu' dediler. Bana bir haber geldi, dediler ki 'heykel, Boston Failure Müzesi'nde sergileniyor'. Hemen atladım Boston'a. Orada Türk öğrencilerle görüştüm. Protesto yürüyüşü için polisten izin almalarını istedim. Heykel müzedeydi çünkü. Kalifornia'daki işlerimi bitirip, döndüğümde 'Siz Amerika'ya ayak bastığınızda heykeli kadına iade ettiler' dediler bana. Polis diyor ki, 'Biz izin veremeyiz.' Konuşmak için Boston'a gittim. Üç gün kaldım ve döndüm, bunu da tüm basına anlattım. Tekrar Amerika'ya döndüm, 2009'da dönerken Türkiye'ye; ne oldu Herkül heykeli dedim, araştırdım. İtalya Kültür Bakanı, Sherby Wait'a bir telefon ediyor, 'İtalya civarında çalınan Roma antik parçalarını istiyorum.' Kadın ise 9 parçayı yolluyor, diyor ki '6 parçayı da sonra yollarım'. Ben onu duyunca şoke oldum. Çünkü anlaşmamız var. Beş yıl Türkiye'de, 5 yıl Amerika'da sergilenecekti. Oysaki Jale Hanım parçaların Türkiye'den çalındığını ispatlamıştı. Aynı yontu aynı mermer parçası. İtalya nasıl bir telefonla alabiliyor, biz 500 milyon dolar harcamışız. Ben de tekrar kampanya başlattım. Bir ressam hanımla bu yola çıktım, tekrar halkın, toplumun, basının dikkatini çektim. Waite'a hassas bir mektup yazdım. 'Bir parçası Anadolu'da, üst parçası Amerika'da, lütfen bu parçaları birleştirelim' diye… Sonunda Tayyip Erdoğan, o dönemde 2011'de Başbakan iken New York'a gidiyor ve Boston'dan bu heykel geliyor. Ve o heykelin çalınan kısmı gelip Antalya Müzesinde bütünleşti, şu anda halka açık sergileniyor. Ben filmimi çekemedim. Heykelin bütünleşmesi ve Jale Hanım'ın mutluluğu için çok uğraştım, istediğim de buydu.

'Türkiye açık hava müzesidir'

Heykel hakkında da bilgi veren Güney, 'Bu heykel birinci yüzyıl Roma, orijinali bronzdur. M.S.(Milattan Sonra) 110 yıllarında yapılmıştır. Sonunda Antalya Arkeoloji Müzesi'nde sergileniyor. Mutlaka gidin görün. Ve Jale Hanım'ın 'Bu senin misyonundur, hobin değildir' demesi üzerine 1996 yılından beridir ben de heyecanımın misyona döndüğünü gördüm. Bütün arkeolojik kazılara gidiyorum' dedi. Tarihi eser kaçakçılığı hakkında bilgi veren Güney; 'Bunun tedbiri maalesef yeterli değildir. Türkiye açık hava müzesidir. Biraz yeri eşelediğinizde, yağmur sonrasında detektör ile dolaştığınızda pırıl pırıl eserler çıkıyor. Her yerde tarih var. Bunun önüne geçemiyoruz, devam ediyor. Bazı duyarlı vatandaşlar ise gördükleri eserleri müzeye getiriyorlar' dedi.

'Böyle bir şey yapılamaz'

Oyuncu Güney, Çeşme Belediyesi'nin Çeşme Kalesi'nin önüne yaptırdığı büfeler sebebiyle tarihi değerleri yok ettiğini iddia ederek, sitemini dile getirdi. Güney, 'Cenevizliler tarafından 1430 yılında inşa edilen Çeşme Kalesi'nin önü sit alanı ilan edildi. Ancak kalenin önünde birçok çay bahçesi vardı. Düzeltme projeleri adı altında Belediye Başkanı, bazı çay bahçelerini yıktı. Sonrasında 4 tane büfe koydu yerlerine. Bunun için 6 aydır uğraşıyorum. Duruma siyasiler ve mimarlar odası itiraz etti, 'bu olamaz' dediler. Çeşme'de çay- kahve verilecek yer mi yok? Valiye de gittim, ama bir şey olmadı. En sonunda Kültür Bakanı ile görüştüm Altın Portakal Ödül Töreni'nde. 'Burası Kültür mirası ilan edildi' dedim. 'A öyle mi, sit alanı mı' dedi. Kültür Bakanı da bilmiyor, sit alanı olduğunu. Yanındakine 'not al' dedi, hiçbir şey olmadı' dedi. Güney, konuyla ilgili olarak birçok arkeolog, milletvekili ve belediye başkanıyla görüştüğünü ve kale önünden fotoğraflar yolladığını belirterek, 'Böyle bir şeyin kabul edilemez olduğunu anlattım. Bu kadar önemli bir kalenin önüne 4 tane ucube yapılamaz. Burası, yaklaşık 2 dönümlük bir arazi, bunları git başka yerlere koy. Kalenin önünde ne işi var. Kalenin önünün açık olması lazım ki insanlar ihtişamını ve güzelliğini görsün. Böyle bir ucubeyi kabul edemeyiz. Dolayısıyla, Çeşmeliler olarak çok üzgünüz ve isyan halindeyiz, bunun yıkılması için elimizden gelen her şeyi sonuna kadar yapacağız. Herkes bunu görünce şaşırıyor, tuvalet yapıldığını zannediyor. Yabancı turistler de şaşırıyor. Bu konuyla alakalı bütün şikayetleri yaptık. Kültür ve Turizm Bakanlığı başta olmak üzere ilgili her yere müracaat ettik' dedi.

 

Bakmadan Geçme