Bir de insanca olursa

Yılbaşı geldi… Yeni bir yılın ilk günündeyiz. İlk günün en güzel tarafı tabii ki tatil olması....

Yılbaşı geldi… Yeni bir yılın ilk günündeyiz.

İlk günün en güzel tarafı tabii ki tatil olması.

Yeni yılla birlikte yeni umutlara yelken açmak…

Yeni yıl eski yıl derken, kimileri de 'Müslüman Noel kutlamaz' derdinde.

Buna laf yetiştirecek değilim elbet ama madem 'yeni yıl' söylemi var kısaca değinelim.

Eskiyi anımsamak, yeniyi de planlamak için insanoğlu hep bir çizelge peşinde koşmuş.

İleri demokratik memleketimizde hala yasaklı olan wikipedia internet ansiklopedisine göre Arapça kökenli bir sözcük olan Takvim, zamanın yüzyıl, yıl, ay, hafta ve gün gibi parçalara bölünüp düzenli bir sırayla gösterildiği çizelgedir. Takvim, sosyal, ticari, dini ya da idari amaçla gün organize bir sistemdir. Takvim organizasyonu, zamanı dilimlere bölerek gün, hafta, ay ve yıl gibi isimlendirerek yapılır.

Aslında yıllara, aylara, haftalara ve günlere ad veren de yine insanoğludur.

Kıtlık, savaş ve deprem gibi büyük olaylar takvimin zaman dilimine verilen adlara kaynaklık oluşturmuştur. İnsanların ihtiyaçları zaman kavramının ve ölçülmesinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Hasat zamanlarının, ekim zamanlarının belirlenmesi bu olayın temelini oluşturmaktadır.

Tarihte ilk takvimin Mısırlılar ve Sümerler tarafından kullanıldığı bilinmektedir. Sümerlerin kullandığı takvim günümüzün takvimlerine benzer niteliktedir. 29-30 gün arasında değişen 12 bölümlük ay takvimini kullanmışlardır. 12 aylık hayvan takvimi Türkler'de de kullanılmıştır.

Arapları araştırmadım ama Türkler de yeni yılın gelişini çeşitli törenlerle kutlamışlar.

Birçok medeniyet takvim üzerinde çalışmalar yürütmüştür. Yapılan çalışmalar sonucunda Hazreti İsa'nın doğum haftası 'sıfır' kabul edildiği miladi takvim en geçerli takvim olarak kabul edilmiştir.

Dünyanın güneş etrafında dönmesini esas alan bu takvimde 1 yıl 365 gün 6 saatten oluşmaktadır. Bu fazla olan 6 saat da 4 yılda bir Şubat ayına eklenmektedir.

'Sıfır' farklı zamanlar ve farklı toplumlarda farklı olaylar kabul edilmiştir.

Örneğin Romalılar, Roma şehrinin kuruluşunu esas almışlardır. (MÖ 753)

Müslümanlar Hz. Muhammed' in Mekke' den Medine' ye göçünü (MS 622 / Hicret) esas alarak takvimlerine başlangıç olarak kabul etmişlerdir.

Eski Türkler 'On iki hayvanlı' Türk takvimi kullanmışlardır:

Sıçan yılı, öküz yılı, pars yılı, tavşan yılı, timsah yılı, timsah yılı, yılan yılı, at yılı, koyun yılı, maymun yılı, tavuk yılı, köpek yılı ve domuz yılı… Hun, Göktürk ve Uygur Türkleri bu takvimi kullanmışlar.

Bizim dini gün ve bayramların kullandığımız takvime göre yerinde sabit olmamasının nedeni de Hicri takvime göre sabitlenmesinden kaynaklanmaktadır.

Hicri takvimde ayın dönüşü esas alınır. Bu takvimin sıfırı da Hz. Muhammed' in Mekke' den Medine' ye göç (hicret) ettiği MS 622 yılıdır. Kurban, Ramazan, mevlitler ve dini günler bu takvime göre belirlenmektedir.

1 Mart'ı yılbaşı kabul eden Rumi takvim de Osmanlı döneminde kullanılmıştır. Resmi işlerde kullanılmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti olarak 1 Ocak 1926 yılından bugüne Güneş yılını esas alan Miladi takvimi kullanıyoruz. Arapça 'Milad' kelimesi 'Doğum' anlamına gelir. Hz. İsa'nın doğumunu başlangıç kabul eder. Yani Milad'dan kasıt, Hz İsa'nın doğumudur.

Yanlış bilenlere hatırlatayım, bu hayatın başlangıcı değildir. Hayatın sıfırı bilimsel açıdan hala bilinmemektedir. İnsanın kişisel sıfırı da malumdur: Kim hangi tarihte doğmuşsa…

Yeni yıl, sanal bir algıdır aslında. 31 Aralık ile 1 Ocak arasında diğer günlerde olduğu gibi sadece saat 24.00'ten 00.01'e saniyelik bir evrilme vardır.

Siz bakmayın noel-moel laflarına. Canınız ne istiyorsa yeni yıla öyle girin.

Yeni yıldan beklentilerinizi söylemekten çekinmeyin. Savaşsız, sömürüsüz bir dünya dilemekten kendinizi alıkoymayın. 'Herkese yeter ekmek, herkese yeter dünya' demeye devam edin. Doğanın gelecek kuşaklara aktarılması için verdiğiniz mücadelenizi sürdürün. Kapitalizmin insana ve doğaya düşman politikalarına her zaman karşı durun. 'Yok, edin insanın insana kulluğunu, bu davet bizim' diyen Nazım şiirlerini okumaya ve aşklarını yaşamaya devam edin.

'Yaşamak güzel şey be kardeşim'

Ama keşke asgari ücret de emeğin karşılığı olsa.

Ama keşke taşeron gibi kölelik düzeni olmasa.

Ama kimsenin sağlık, barınma ve eğitim derdi olmasa…

Ama herkes ilgi ve yeteneğine göre bir iş bulabilse…

Ama kimse ötekine düşman olmasa, öteki de berikine saygılı olsa…

'Yaşamak güzel şey be kardeşim'

Bir de insanca olursa…

Not: Bu yazıyı, 2017'nin ilk günü yayınlamışım

Bakmadan Geçme