Bile bile lades

Bizim Hasan'ın babası hasta, Ege Üniversitesi Onkoloji bölümünde akciğer kanseri tedavisi görüyormuş. Geçen gün ziyaret dönüşü...

Bizim Hasan'ın babası hasta, Ege Üniversitesi Onkoloji bölümünde akciğer kanseri tedavisi görüyormuş. Geçen gün ziyaret dönüşü dükkanıma uğradı. Çay içtik, iki lafladık. Doğal olarak sohbet hastalık üzerineydi.

-Hasan hoş geldin, geç vakit nereden geliyorsun böyle?

-Sorma hocam, babamın hastalığıyla uğraşıyorum. Onu ziyaret ettim. Biraz geciktim. Geçerken sana uğradım iki laflayalım diye. İnsan sıkıntısını paylaşacak birini arıyor. Ben de sana uğruyorum. Allah senden razı olsun, sıkıntımı alıyorsun. Senin başını da ağrıtıyorum ama kusuruma bakma. Senden başka gidecek derdimi paylaşacak birini bulamıyorum. İyi ki sen varsın. Sen de olmasan ben kimlere giderdim.

-Kusur mu olur Hasan, her zaman gel, başımın üstünde yerin var. Ben de senin muhabbetini seviyorum. Senin sıkıntını paylaştığım gibi sen de benim sıkıntımı paylaşıyorsun. Ben de rahatlıyorum. Hem senin sohbetlerini okuyucularımla paylaşıyorum. Onlar da senin sohbetlerini seviyor. Günümüzü böylece geçirip gidiyoruz. Sen her zaman gel, senden hiç rahatsız olmuyorum. E, baban nasıl anlat bakalım.

-Babamı hiç sorma hocam. İki aydır hastanede yatıyor. Akciğer kanseri tedavisi görüyor. Bir türlü düzelemedi. Allah geçinden versin gidici galiba. Baksana biz elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz, bir gün fazla yaşasın istiyoruz ama o hiç gayret göstermiyor. Elinden sigara hiç eksik olmuyor. Birini söndürüp birini yakıyor. Adam sigara uğruna hayatından vaz geçecek. Bağımlılık bu kadar mı olur hocam? Doktorlar o kadar söylüyor, biz o kadar söylüyoruz, dinlemiyor hocam. İşin kötüsü söyleyene de kızıyor.

-Hasan sen sigara içmiyorsun değil mi?

-Sigara içmiyorum ama daha beterini içiyorum hocam.

-Ne içiyorsun?

-Nargile.

-Bak Hasan bu olmadı işte. Babanın durumunu görüyorsun. Hem o sigara içiyor diye üzülüyorsun hem de kendin daha beterini içtiğini söylüyorsun. Bu seninki bile bile lades değil mi?

-Biliyorum hocam biliyorum da ben de bırakamıyorum. Sabahın köründe nargile kahvesinde aç karına bir nargile içmeden rahat edemiyorum. Önce nargile, sonra kahvaltı. Günde üç öğün, yemeklerden önce ilaç içer gibi içiyorum zıkkımı.

-Ah, Hasan ah, senin ki de iş mi şimdi. Babanın durumu gözünün önünde. Buna rağmen, senin de söylediğin gibi, sigaradan daha kötü olan nargileyi içiyorsun. Bravo Hasan sana! Sana yakıştıramadım bunu. Bile bile lades seninkisi Hasan. Hadi baban bilmiyordu içti diyelim, sen bilerek içiyorsun. Son pişmanlık ele geçmez bu günden tezi yok, hemen bırak şu mereti.

-Ah bir bırakabilsem hocam adak keseceğim.

-Bırakırsın Hasan. Yeter ki sen bırakmak iste. Kesin kararını ver. Önce nargile içmeyi beyninde bitir sonra kesin bırakırsın. Sen bilinçli bir adamsın. Haydi, hemen karar ver, bırak şunu. Doktorlar 'Nargile karbonmonoksit zehirlenmesine, baş dönmesine, mide bulanmasına, istifraya, şuur kaybına ve kramp nöbetlerine yol açabilir. Lüleye yerleştirilen közün harlanmasıyla ortaya çıkan renksiz ve kokusuz karbonmonoksit her çekişte doğrudan akciğerlere giderek kandaki miktarı aniden arttırıyor. Sonuç zehirlenme ve baygınlık olabiliyor' diyorlar. Bak Hasan, iyi düşün, bu günden tezi yok, hemen bırak.

-Hocam, güzel söylüyorsun da bende o irade var mı?

-Niye olmasın Hasan? Bir dene bakalım. Denemekle ne kaybedeceksin? 'Bir musibet bin nasihatten iyidir' demiş atalarımız. Babanın durumu senin nargileyi bırakmana sebep olsun. Kurtul şu meretten.

-Hocam epeyce kafam yattı sözlerine. Sağ ol beni aydınlattın. Bir deneyeyim bakayım. Bu kadar sohbet yeter. Bana izin. Hoşça kal.

-Güle güle Hasan, her zaman beklerim. Dilerim dediklerimi tutarsın.

İşte böyle sevgili okuyucularım.

Sevgi, saygı ve mutluluklar.

Bakmadan Geçme