Ben sizi korumaya gidiyorum!
Subaşı ve subay kelimelerinin kökenini bilir misiniz? Eski Türkçe 'de 'sü' asker ya da ordu demektir....
Subaşı ve subay kelimelerinin kökenini bilir misiniz?
Eski Türkçe 'de 'sü' asker ya da ordu demektir. Tahmin edeceğiniz gibi 'sübaşı' ile 'sübey' kelimeleri de askerlikle ilgili komutanlara verilen addır.
Asker, Türkçe 'ye pek çok kelimede olduğu gibi Arapça'dan girmiştir. 'Orduya yazılma' veya 'orduya gitme' kavramlarından dolayı zamanla tekil anlamdaki 'asker' kelimesine dönüştüğü bilinmektedir.
Türk toplumunda askerlik eskiden beri kutsal bir görev olarak kabul edilir. Çeşitli iddialara göre 10 yıl askerlik yapan Osmanlı vatandaşlarının varlığından söz edilse de 24 aydan sonra 18 aya, ardından 12 aya ve şimdi 6 aya kadar düşen zorunlu askerlik, artık paralı yani profesyonel bir işe dönüşmüş durumda.
Çok sayıda asker türkümüz vardır.
Türkülere kadar dile geldiğine göre Osmanlı'nın son dönemindeki 1'inci Dünya Savaşı yıllarında yapılan Yemen savaşları, tarihimizde önemli yer tutar.
Bir Yemen türküsünün şu dörtlüğünü sanıyorum hemen hemen herkes biliyordur:
'Yemen yolu çukurdandır / Karavana bakırdandır / Zenginimiz bedel verir / Askerimiz fakirdendir'
Buraya kadar gelmişken bir de 'vicdani ret' ile ilgili üç beş cümle alıntılayalım:
'Vicdani ret, bir bireyin politik görüşleri, ahlaki değerleri veya dinsel inançları doğrultusunda zorunlu askerliği reddetmesidir. Vicdani retçiler kendilerini antimilitarist ya da pasifist olarak tanımlayabilmektedirler. Bu hakkın uygulanması ülkelere göre farklılık gösterebilmektedir. Bazı ülkeler zorunlu askerliğe alternatif olarak vicdani retçilere kamu hizmetinde bulunma olanağı sunarlar. Birey kamu hizmetini de redderse buna 'total ret' denir.'
Ben askerliğimi, kısa dönem olarak (8 ay) Ankara ve Sarıkamış'ta yaptım. Kış ayları idi. Sarıkamış'ta çok kar yağdığı için benim dönemimde yapılan en önemli iş kar temizliği idi. Ben askere yaşça biraz geç gittiğim için sağ olsun genç arkadaşlar bana koğuş dışında nöbet de tutturmamışlardı.
Askere gidip geldiğimi akrabalarım bile fark etmemişti. Çünkü yatılı okuduğum lise yıllarımdan sonra hep gelip gittiğim için, askerlik gidişim de pek fark edilmedi.
Öyle gürültülü şamatalı asker yemeklerine de katılmadım. Hele hele 'dat didi dat dit' konvoylara hiç ilgi göstermedim. Sessizce gittim ve yaptım geldim işte!
Zaman zaman tv ve gazetelerde de görüyorsunuzdur, 'drift' adı verilen kontrollü kayma gösterileri bazen tehlike saçabiliyor. Hatta geçenlerde izlediğim bir haberde silahlı yapılan asker uğurlama töreninde kurşunun adres şaşırdığı ve bir kişinin hayatını kaybettiği belirtiliyordu.
İsteyen istediği kutlamayı yapar buna kimsenin karışmaya hakkı yoktur…
Fakat 'istediği' derken 'başkasını rahatsız etmeden' açıklamasını da araya sıkıştırmamız gerekir…
Son günlerde Ödemiş'te de yine gürültülü asker uğurlama konvoyları ile karşı karşıya kalıyoruz. Son ses müzik yetmiyormuş gibi bir de araç kornaları eşliğinde dolaşan asker adayları, belki vatan korumaya gidiyorlar ama korudukları insanları da rahatsız etme özgürlüğüne sahip değiller. Bu şamatayı; yetkililer, ilgililer ve kolluk kuvvetleri bir şekilde önlemek zorundadırlar. Çünkü kimsenin, koruduğunu iddia ettiği insanlara 'Ben sizi korumaya gidiyorum bu yüzden bana katlanacaksınız' deme hakkı yoktur.