Başyazarım, özlemli…

İnsanların değer yargıları, yaşadığı kara parçası ekolojisi ve oluşturduğu topluluğun biriktirdiği kültürel özelliklerine göre zaman içinde...

İnsanların değer yargıları, yaşadığı kara parçası ekolojisi ve oluşturduğu topluluğun biriktirdiği kültürel özelliklerine göre zaman içinde hep değişegelmiş. Her evrede farklılıklar göstermiş. Dinamizm, bilimsellik, teknoloji ve sosyal etkileşimleri sonucunda büyüyüp, günümüz uygarlıklarını yaratmış. Ama geçmiş uygarlıklar, farklı çağlarda değişik akımların etkisinde kalmışlar hep…

Şimdilerde, dünyanın farklı coğrafyalarında yaşayan toplulukların gerçek hkimi; para

Paranın satın alma gücü, insani tüm olguları da geçince güneşin batışı, alacakaranlığın yalnızlığı ve vahşice bir koşuşturmadır gidiyor günümüzde. Artık insanlar, karın doyurma, barınma ve üreme ihtiyaçlarının da ötesinde, kendi yarattıkları canavarın dizinin dibinden ayrılamadıkları bir dönemden geçiyorlar…

Küçük Menderes Gazetesi'nin ilk baskısından beri nostaljik (özlemli) yazılarını büyük kazanımla okuduğumuz, tam üç yıl önce aramızdan ayrılan rahmetli baş yazarımız Mustafa Erdal, 'Mühendis bey, bırak tenis menis'i' yazısında yukarıda kısaca anlatmaya çalıştığım değişimi çok güzel aktarmıştı. 'Önce fırın yapılmış, sonra camii ve gerisi laf-ı güzaf boş laf' deyimleri çağımızın değer yargılarının ne kadar değiştiğini çok iyi anlatıyor.

Haklısın başyazarım, çağımızın kurallarına uymak lazım, 'Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz'…

Ama değişimler, biraz da köyün delilerinden çıkmaz mı?

Sevgili meslektaşım Mustafa Çetinkol'un salçalık domatesin havzamızda hem üretiminin hem de sanayisinin yayılmasındaki gayretleri, onun ne kadar iyi bir ziraatçı olduğunun göstergesiydi. İlk çalışmalarında az yadırganmamıştı. Zamanla ne kadar büyük toplumsal fayda yaptığı ortaya çıktı. Yeri gelmişken yazayım, meslekten kopup altın sektörüne yönelmesini eskiden beri içime sindirememişimdir bölge tarımı adına. Aynı zamanda iyi bir dağcı olan sevgili Çetinkol da Ödemiş'e gelince, 'boş vermiştir dağı mağı'…

Gene Ödemiş'ten geçen iyi ziraatçılardan Hüseyin Akdemir'i hatırlarım. Hem zirai bayiliği hem de Ödemiş Meslek Yüksek Okulu'ndaki öğretim üyeliği süreçlerindeki, amansızca bölge tarımımız için koşuşturmalarını, haklarını, renkli pamuk uğraşlarını, unutmak mümkün mü? Ne iyi ki Sayın Akdemir hala tarımın içinde, 60'ı geçen yaşına rağmen bütün enerjisi ve bilimsel birikimi ile…

Aslında haklısın başyazarım, lakin seninle de hem fikir olduğumuz gibi 'Sağlam kafa, sağlam vücuttu bulunur' dan hareketle, biz boş vermeyeceğiz tenis menisi, spor mporu. Nasıl bu havza topraklarının ve kültürünün korunması adına enerji harcıyorsak, fırsat yaratabildiğimiz ölçüde özellikle çocukların, gençlerin ve herkesin, her türlü sporu yapabilmesi adına gayret göstereceğiz.

Sağlıklı vücuttaki sağlıklı kafalar; fırını da fabrikayı da camiyi de tenis kortunu da yerli yerinde yapmayı bileceklerdir…

Sevgiyle, özlemle…

Bakmadan Geçme