Az gittik, uz gittik…

İlk kez hangi yıla girdiğimizi ve hangi yılda kutlama yaptığımızı hatırlayamıyorum ama sanıyorum 1979'dan 1980'e evrilme...

İlk kez hangi yıla girdiğimizi ve hangi yılda kutlama yaptığımızı hatırlayamıyorum ama sanıyorum 1979'dan 1980'e evrilme dönemi benim için önemli bir yılbaşı olmuştu. Dile kolay 70'ler bitmiş 80'ler başlıyordu! Saat 18.00'de İstiklal Marşı ile başlayıp saat 24.00'te yine İstiklal Marşı ile sona eren tek kanallı siyah-beyaz TRT dönemi vardı.

Türkiye ile birlikte İran'ın çok karışık olduğu dönemlerdi. İran Şahı Muhammet Rıza Pehlevi'ye karşı yapılan halk ayaklanmalarını gazetelerden takip ediyorduk. Ben 16-17 yaşlarındayım.

Tahran Üniversitesi'nde doçent olarak çalışırken Şah'a karşı eylemleri nedeniyle 1965'de İran'ı terk edip Almanya'ya gitmiş orada 68 öğrenci hareketlerine katılmış 1979'da Şah'ın devrilmesinden sonra da İran'a dönmüş ve 1,5 yılı yeraltında olmak üzere toplam üç yıl İran'da kaldıktan sonra bu defa molla rejiminden kaçarak yeniden Almanya'ya sığınmış 1936 Tahran doğumlu solcu akademisyen Bahman Nirumand ile yapılan bir röportajı okumuştum.

'Şah'ı devirdikten sonra iktidarı mollaların ele geçireceğini hiç düşünmemiştik. Her şey çok çabuk değişti. Halkı tanımadan halk adına bir girişimde yapmaya çalışmıştık. Önemli olan halkın aydınlatılmasıdır. Aydınlanma olmadan toplumsal kalkınma, demokratik ilerleme de olmaz. Halkı toplumsal değişikliklerin gerekli olduğuna inandırmak ve bu doğrultuda halkla birlikte uzun süreli bir mücadele vermek gerekiyor. İşte 1979 yenilgisinden çıkardığım dersler bunlar'.

Bahman Nirumand, en genel anlamda solcu idi. Her şeye kendi karar veren Şah rejimine karşı idi. Solcuların yanı sıra kimi varlıklı kişi ve aileler de huzursuzdu Şah rejiminden. Solcular demokratik bir ülke isterken kimi zenginler de daha çok zengin olabilmek için eşitlik ve demokrasi talepleri çerçevesinde bir araya gelmişlerdi. Humeyni… Şah'a karşı direnişi Paris'te örgütledi. Din adamı bir Molla idi. Paris'te yaptığı açıklamalarla İranlı demokratların ve dünyanın ilgisini çekti.

İran'da işkencelerin sona ermesi, Şah'ın CİA destekli gizli polis örgütünün kaldırılması, İran'a demokrasinin gelmesi, kadınlara eşit haklar verilmesi gibi, herkesin şaşkınlıkla karşıladığı açıklamalar yapıyordu. İranlı aydınlar da Humeyni'yi desteklemeye başladılar. Humeyni modern, demokrat bir din adamı olarak görülüyordu. Ayrıntıları yazmayayım siz de benim gibi merak ediyorsanız ilgili kitapları bulup okuyabilirsiniz.

Bir önemli noktayı daha yazmakta fayda var: Humeyni iktidara geldikten sonra yaklaşık 10 yıl süren İran-Irak savaşı için 'Allah'ın lütfu' demişti. Çünkü İran bu savaş için seferber olmuş, Molla rejiminin uygulamaları ve baskıları ikinci plana itilmişti. Savaşa ve molla rejimine karşı çıkan on binlerce İranlı idam edildi. Ne için çıktığı bugün çoktan unutulmuş olan İran-Irak savaşında 500 binin üzerinde insan hayatını kaybetmiş. İran ve Irak karşılıklı hem kaynaklarını kaybettiler hem de zamanlarını…

Aradan yaklaşık 40 yıl geçmiş. Son dönemde yumuşama sinyalleri görülüyor ama ahlak polislerinin sokaklarda ve parklarda devriyeler atıp gördükleri sevgilileri veya başörtüsü İslam yasalarına göre uygun olmayan kadınları tutuklamaya devam ettikleri yönünde haberler çıkıyor haber kaynaklarında.

Ve İran yine sokak gösterileri ile dünya basınında. Gazetelerde yer alan haberlere bakılırsa İran'da işsizlik, yükselen enflasyon ve yolsuzluğa karşı başlayıp rejim karşıtı gösterilere dönüşen protestolar, hükümetin 'yasa dışı' ilan etmesine rağmen eski yılın son günlerinde de devam etmiş. Yine haber kaynaklarının belirttiğine göre çeşitli kentlerde yapılan gösterilere binlerce kişi katılmış. Öte yandan rejimi destekleyen kimi gruplar da sokaklara inmeye başlamışlar. Biliyorsunuz son yıllarda İran'da yapılan seçimlerin demokratik olmadığı ve hile karıştırıldığı iddia edilmişti.

ABD başkanı Trump da İranlıların 'rejimin yolsuzluklarından, ülkenin servetinin terörizme mali kaynak sağlama amaçlı kullanılmasından bıktıklarını' söylemiş. Benzer açıklamalar İsrail ve Suudi Arabistan'dan da gelmiş. Bu üçlü varsa açıklamalara ve olaylara mesafeli durmak lazım.

Uzatmayalım, bence bir ülke kendi iç dinamikleri ile rahata, huzura ve refaha kavuşabilir. Dış müdahaleler yarayı kaşımak ve kanatmaktan başka işe yaramaz.

**

Yeni yılın ilk günü sabah haberlere şöyle bir göz gezdirdim. Geçen yılki gibi kanlı bir katliamın olmaması sevindirici idi. Sivas'ta bir gençlik derneği yılbaşı kutlamalarına alternatif olarak Mekke'nin Fethi programı düzenlemiş ve 'Müslüman yılbaşı kutlamaz' sloganı ile yürüyüş düzenlemiş!

Yeni yıl bahane; yaşama tutunmak lazım bi kıyısından adamakıllı ve sakince…

Dünkü yazımda 'Yaşamak güzel şey be kardeşim; ama insanca olursa' demiştim.

İsteyen Mekke'nin fethini kutlasın isteyen yeni yılı…

Ama insanca ve kimseyi rahatsız etmeden…

NOT: Bu yazı 2 Ocak 2018 Salı günü Küçük Menderes Gazetesi'nde yayınlanan köşe yazısından alıntılanmıştır.

Bakmadan Geçme