Atatürk'ten güzel bir ders

Cumhuriyet Bayramı yaklaşırken Cumhuriyet'imizin kurucusu ve önderimiz Atatürk'ü bir Cumhuriyet öğretmeni olarak bir anısını burada paylaşıyor,...

Cumhuriyet Bayramı yaklaşırken Cumhuriyet'imizin kurucusu ve önderimiz Atatürk'ü bir Cumhuriyet öğretmeni olarak bir anısını burada paylaşıyor, saygıyla anıyorum. İktidarda olanlar; Atatürk'ün adını anmayarak, milli bayramlarımızı önemsizleştirerek Türk Milleti'ni Atatürk'ü unutturmaya çalışsalar da Atatürk'ü asla unutmayacağız ve unutturmayacağız. Milli bayramlarımızı eskisinden daha coşkulu bir şekilde kutlayacağız.

Bu bağlamda Ödemiş Belediyesi öncülüğünde bu Cumhuriyet Bayramı'nda gerçekleştirilecek olan '1200 kişi zeybek oynuyoruz' etkinliğini ve Kaymakçı gençlerinin önceki Cumhuriyet Bayramlarında coşkuyla gerçekleştirdiği fener alaylarının bu bayramda başka mahallelerde de yapılacağını duymak sevindiricidir. Emeği geçenleri kutluyorum.

Paylaştığım bu Atatürk'ün anısı, aynı zamanda bugün saç ve sakalı dinin ölçüsü gibi görenlere de bir ışık olsun, onlar da aydınlansınlar. Gerçi aydınlanmak istemeyenlere ne yaparsanız yapın hiçbir faydası olmaz, bunu biliyorum. Ben, aydınlanmak isteyenler için yazmış olayım. Koltuk uğruna o gün sakalını kesenlerin torunları, bugün bukalemun gibi renk değiştirerek, kılıktan kılığa girerek koltuk kapmak uğruna yetkililerin karşısında el pençe divan durmaktadırlar. O gün ile bu gün arasında değişen bir şey yok gibi.

Sakalını kesen şeyh

Atatürk, Amasya ziyareti sırasında yörenin ileri gelenleri ile vali konağında sohbet ederken bir ara tam karşısında oturan 50-55 yaşlarında sakalı göğüslerine kadar inen birine gözleri takılır. Yanında oturan valinin kulağına eğilip sorar:

– Kimdir bu?

– Efendim kendisi şeyhtir. Yörede çok hatırı sayılır.

Bunun üzerine Atatürk, şeyhi yanına çağırttırır, 'Bak baba, imanın ölçüsü sakalın boyunda değildir. Şunu rica etsem de en azından Peygamber Efendimizinki gibi kısaltsan' der ve eliyle de boyun altı hizasını gösterir. Şeyh, 'Emrin olur paşam' diyerek yerine çekilir.

Toplantı bittikten sonra Atatürk, Amasya'dan ayrılır ve aradan birkaç ay geçer…

Bir akşam Atatürk'ün aklına Amasya'daki şeyh gelir. Valiyi telefonla arayıp şeyhin sakalını kesip kesmediğini sorar. Vali, şeyhin sakal boyunda en küçük bir kısalma bile olmadığını söyler.

Atatürk telefonu kapatır, kğıdı kalemi eline alır ve sonra nazırını çağırıp yazdığı yazıyı Amasya Valiliği'ne tebliğ etmesini ister.

Ertesi gün Amasya'dan şeyh efendinin Atatürk'ü görmek üzere Ankara'ya doğru yola çıktığı haberi gelir. Şeyh, Ankara'ya ulaştığında Atatürk'ün karşısına çıkar. Sakal tamamen kesilmiş, sinekkaydı bir tıraş olunmuş, saçlar kısaltılmış, kılık kıyafet baştan sona değiştirilmiş, bambaşka bir görünüme bürünülmüştür.

Orada bulunanlar, bu değişime çok şaşırırlar ve Atatürk'e bunun nedenini sorarlar:

– Aman paşam, o şeyh ki sakalına el dahi sürdürmezdi… Siz ne ettiniz de kökünden kesmesini sağladınız?

Atatürk gülümser, sonra da yanındakilere dönüp söyle der:

– Dün akşam Amasya Valiliği'ne bir yazı gönderdim ve şeyhi Afyon'a vali atadığımı bildirdim. Ardından da yeni bir yazı hazırlayıp nazırıma bunu şeyhe vermesini söyledim.

Yazıda şöyle yazmaktadır: 'İnancın ölçüsünün sakalda olmadığını anladığına sevindim. Valilik meselene gelince. Bugün koltuk uğruna kırk yıllık sakalından vazgeçebilen bir adam, yarın başka şeyler için de milletinden bile vazgeçebilir. Seni böyle bir ikileme mahkum bırakmayalım.'

Sevgi, saygı ve mutluluklar.

Bakmadan Geçme