2019'a UYANIRKEN

Kase-i fağfurdan… Size de olur mu sevgili okur, zamanda seyahat eder misin kendi kurduğun felsefe serüveninde...

Kase-i fağfurdan…

Size de olur mu sevgili okur, zamanda seyahat eder misin kendi kurduğun felsefe serüveninde; hayalhanende ya da çilehanende…

Sene devriyelerinde her nedense yüz yıl öncesi ile yüz yıl sonrasını düşünürüm. Bizden öncekiler ile bizden sonrakiler…(1919-2119) ' Yine mevsimler geçecek yine yapraklar dökecek…'

Tarih, mazi gelecek olan atiye aslında bir ışık; sadece çok sıradan günü ıskalayarak yaşanıldığında bu realitenin farkına varılamıyor; bilmem bana katılır mısınız?

Dünden bugüne bugünden yarına yapılan yolculukta yaşlı dünyamıza bir yüz yıl daha ömür verilecek olursa acaba o günün yeni yılına çocuklar hangi şartlarda uyanacak, diye düşünmeden edemiyorum. Ya hu kadın, bugünü bıraktın da geleceği meçhul atiye mi kafayı yoruyorsun, diye soracak olursanız ne yapayım, sofistike düşüncelere kapı aralamayı seviyorum.

'Hayat Bazen Tatlıdır' annemle babamın halen daha anlatırken heyecan duydukları eski Yeşilçam filmlerin… Merhum Zeki Müren, Belgin Doruk, Sadri Alışık başrolde… O günlerin sevgileri, dostlukları hakkında bilgi almak isteyenler o günün filmlerini romanlarını iyi tetkik etmeli ki bugünlere ne günlerden gelmişiz. Düşündükçe anlamaya çabaladıkça iç dünyamıza daha çok kapanıyor, duruluyoruz. Yaşadığımız çağın seviyesizliklerini modernlik adında etiketleyip ardına saklanalım, bakalım nereye kadar…

Milenyumu dört gözle bekleyenler arasında bendeniz de vardı. 2000'li yılları elinde sihirli değneği olan bir periye mi benzetiyorduk nedendir bilinmez 2001 ekonomik krizi ve yaşanılan onlarca acı yüklü hatıraları sanki dün yaşanmış gibi hatırlayabiliyorum. Demek ki sihir de mucize de Tanrı'nın bize emanet verdiği akılda gizli, ne ekersek biçeceğimiz çok da farklı olmuyormuş.

1919'un mağduriyetinde sofrada ekmeğin varlığına hasret bir çileden bugün ekmeğin israf edildiği acaba bir de fındıklı ekmek mi yesek diye burun kıvırdığımız zamanlardayız. Gerçi şımarıklığımıza herkesi ortak edemeyiz, onlarca mültecinin, savaş mağdurlarının ızdırapları ortadayken…

Çanakkale şehitliğine birkaç defa gitmiştim. Destan yazan Mehmet Çavuş'un ödül olarak bir dilim ekmek daha alabilir miyiz, tarihi ricasını rehberden öğrendiğimde irkilmiş, afallamıştım. Birkaç gün ekmekler ile konuştuğumu hatırlıyorum, neee demeyin sakın eh empatiyi kurarken dozu bazen kaçırıyorum.

Peki, 2119'un sabahına uyananlar acaba yudumlamaya su, dilimlemeye ekmek bulabilecekler mi diye beni bir düşüncedir aldı. Petrolün değil de suyun daha kıymetli olacağı zamanları konuşuyoruz, haksız mıyım?

Yarınlar neye gebe bilemiyoruz; ama nur topu gibi bir ati bekliyorsak ne olur tarihten ibret alalım, kader diyerek sorumsuzca davranmayalım, inancın güzel ahlaktan beslendiğini unutmayalım ve de şu anın kıymetini, birbirimizin, ailemizin değerini deliliğe vardırmadan bilelim ki hayat aslında her zaman tatlı olsun diyorum; 2019'un sabahına uyanırken, yeni bir seneye merhaba derken…

Bakmadan Geçme