'ALLAH UTANDIRMASIN!'

Bir dönem, bizim gençliğimizde kitap, dergi ve gazeteler vardı. Daha sonra Tv yayınları çıktı. Kitap ve...

Bir dönem, bizim gençliğimizde kitap, dergi ve gazeteler vardı. Daha sonra Tv yayınları çıktı.

Kitap ve gazete yayını kültürlü insanların işi idi… Öyle herkes kitap, gazete ve dergi işi ile uğraşamazdı.

Bu kültür işinin sahipleri, 1980’lerden sonra el değiştirmeye başladı. Askeri darbenin ardından…

İşin içine yavaş yavaş sermaye ve tarikatlar girdi. İsim yazmayacağım ama tahmin edebileceğiniz bir dergi ile bir gazete tarikat çevrelerinin içinden palazlanmaya ve sıyrılmaya başladı. 20’li yaşlarımın üstüne denk gelen o yıllarda bir iki konu ısrarlı bir şekilde bu dergi ve gazetede yer alıyordu. Biri Türkiye’ye gelen yabancıların Müslümanlığı seçtiğini yazarken biri de ‘evrim’ karşıtı yazılara ağırlık veriyordu.

Gel zaman git zaman, az gittik uz gittik bugün basın yayın faaliyetinin sermaye birikimi olan şirketlerin ve tarikatların eline geçtiğini söylesek abartmış olmayız…

**

Ve internetle birlikte sosyal medya denen bir iletişim kanalı ortaya çıktı.

İnsanlar bu sayede bir haberi gazete ve Tv’lerden daha önce öğrenmeye başladı. Az buz değil, sosyal medya ciddi bir iletişin aracı haline geldi. Hatta sınırlandırılamaz bir iletişim aracı oldu.

Geldik mi 2020’lere… Ee sermaye boş duramazdı tabii! Ona da el attı ve kontrol altına almak için yüzlerce binlerce sahte veya gerçek hesaptan, bir merkezden üretilen içerikler yaymaya başladı.

**

Basın yayın faaliyeti sermaye birikimi olan şirketlerin ve tarikatların eline geçmeye başladı dedik ya…

Algı üretmeye ve insanları yönlendirme işine girmeye başladılar. Özel içerikler üretilmeye ve basın yayın kuruluşlarına dağıtılmaya başlandı. Öyle ki bir haber bazen 20 gazete ve Tv’de birden, hatta aynı başlıkla yayınlanmaya başladı.

Doğanın yasasıdır: Karanlıkta kimin önüne fener tutarsanız insan yönünü fenerin aydınlattığı yere doğru çevirir. Artık o fener sizi nereye götürürse…

**

Ve nicedir beklenen 2023 öncesi…

Milat kabul edersek 6 Şubat depreminden önce, sahte isimlerle yayın yapan birçok sosyal medya sayfası türemişti. Özetle ‘Kızılelma’ türü isimlerle insanların milli ve dini inançları ve duyguları üstünden, algı yönetme yöntemi ortaya çıkmış hatta sırıtmaya bile başlamıştı.

“Uzaya gidiyoruz”, “teknoloji üretiyoruz” ve hemen her ay her yerde doğal gaz buluyorduk. Avrupa bizi kıskanıyordu. Dünya bizim hızımızı durdurmak istiyordu…

Bu sayfaların birçoğunun sahibi gerçek kişi değildi. Anka Kuşu, Hira Dağı, Rizeliler, Ödemiş Hayranları, Tire Gönüllüleri, Milliyetçi Haber gibi…

Bunlara ‘trol’ ordusu veya ‘ebabil’ kuşu dendiğini de duymuşsunuzdur.

Uzatmayalım…

Depremden sonra birden sustu bu sayfalar…

Ne diyeceklerini bilemediler… ‘7,4 yetmedi mi?’ diye pankart bile açamadılar!

Adıyaman ve Kahramanmaraş gibi milliyetçi ve muhafazakar coğrafyanın üstüne düşen felaket, bu trol hesapları bir hafta kadar şaşkınlığa uğrattı… Çok geçmedi, henüz acılan taze iken başka isimler altında yeniden ortaya çıkmaya başladılar.. Başta takke ve çenede sakalla birlikte. ‘Duacıyız’, ‘Şükürler Olsun’, ‘Kaderimiz’ gibi isimlerle… 25-30 yaşındaki gençler, size binlerce yıl öncesine ait kimin aktardığı belli olmayan bilgiler veriyor… Hangi bilimsel verilere dayanarak anlattıklarını sakın sormayın… Hemen topa tutuluyorsunuz… “Kader planı!” ve “Gerisine karışmayın!” diyorlar!

Ve tabii dış güçler! Her kötülüğü onlar planlıyorlar ama Allah’ın izni ile hepsini def ediyoruz…

Ve “Allah utandırmasın!” diyorlar…

Utanmıyorlar da…

 

Bakmadan Geçme