Adayım kim?

İki haftalık yarı yılı tatili geride kaldı. Kış gelmeyecek derken, karıyla birlikte geldi… Yağmuru iyi ama...

İki haftalık yarı yılı tatili geride kaldı.

Kış gelmeyecek derken, karıyla birlikte geldi… Yağmuru iyi ama soğuğu da tehlikeli geldi.

Geçtiğimiz günlerde, fakülte arkadaşlarımızla konuşup görüştüğümüz WhatsApp grubunda bir arkadaşımız bir öykü paylaştı. Önce öyküyü okuyalım:

“Okulun birinde bir öğretmen öğrencilerine, kendi seçtikleri bir konuda hikaye (öykü) yazmalarını ister. En güzel hikaye yazan öğrenciye de ‘bir çift çizme’ hediye edeceğini söyler.

Bütün öğrenciler hikayelerini yazıp kağıtları öğretmenlerine verirler.

Öğretmen tek tek hikayeleri okur, hepsi birbirinden güzeldir. Bir türlü en iyi olanı seçemez. Seçemeyince, bu en iyi seçimini kura ile çözmeye karar verir.

Her öğrenci bir kâğıda kendi adını yazıp çizmenin içine atar. Atılan isimler karıştırıldıktan sonra bir tanesi çekilir. Öğretmen yüksek sesle, ‘AYŞE!’ diye okur okumaz, sınıfta büyük bir alkış kopar.

Kurayı Ayşe adında bir öğrenci kazanmıştır.

Ayşe çizmelerine sarılarak mutluluk gözyaşı döker.

Öğretmen eve gittiğinde yaşadığı bu olayı eşine ağlayarak anlatır. Eşi de ‘Tamam işte, bak ne güzel çözüm bulmuşsun, niye ağlıyorsun ki?” der.

Öğretmen anlatmaya devam eder: “Hiçbir öğrenci kendi adını yazmamış. Bütün öğrenciler, sınıftaki en yoksul arkadaşları Ayşe’nin adını yazmışlar. Çizmeleri sadece O’nun kazanmasını istemişler.”

Fakülte arkadaşım, öykünün sonunda da şu dileklerini yazmış: “Dünyada böyle güzel kalpli, merhametli, yardımsever çocukların çoğalması umuduyla…”

Böyle bir olay yaşanmış mıdır yaşanmamış mıdır bilemiyorum ama ben ilkokulların özellikle Türkçe derslerinde bu tarz öykülerin okunup değerlendirilmesi gerektiğine inanırım. Yani cümle kuruluşları ve kelime türlerini öğretmek bir yana onlara daha küçükken insanlığı öğretmeliyiz ki büyüyünce unutmasınlar…

**

Gelelim şimdi merak ettiğiniz adaylık meselesine.

Sınıf öğretmenleri her eğitim öğretim yılının başında sınıf başkanı seçer ki sınıfın öğretmen ve idare ile olan alışverişlerinde aracılık etsin. Ve arkadaşlarına bazı kuralları hatırlatsın.

Öğretmen ister ki sınıfın en dürüst ve sevilen sayılan öğrencisi başkan olsun.

Peki öyle mi olur? Ne yazık ki öyle olmaz…

Sınıf başkanının kazanacağı ayrıcalıklardan yararlanmak isteyen kimi haşarı ve haylaz çocuklar hemen kulislere başlayıp aday olduklarını ilan ederler. Hatta vaatlerde bulunurlar ve baskı uygularlar… Öğretmenin sınıf başkanlığı için uygun gördüğü çocuklar da pek istekli davranmazlar…

Bir tarihte yaptığım seçimi sizinle paylaşayım:

Ben en çalışkan ve dürüst olarak gördüğüm Ayşe’nin sınıf başkanı olmasını istiyorum. Fakat Hasan, ne yapıp ediyor arkadaşlarını çeşitli baskı ve vaatlerle kandırıp başkanlığa soyunuyor. Biraz da parası var… Yani seçim çalışması demokratik değil.

Oylama gizli, sayım açık…

Herkes Hasan ve yandaşlarının kaş göz işaretleri arasında başkan olmasını istediği öğrencinin adını bir kağıda yazıp masaya bırakıyor.

Ve başlıyorum okumaya: Ayşe, Ayşe, Ayşe, Hasan, Ayşe, Hasan, Ayşe, Ayşe, Ayşe…

Sonuç: Ayşe 22 oy, Hasan 10 oy. Seçimi Ayşe kazanıyor. Hasan ve yandaşlarında “Ama nasıl olur?” homurdanmaları…

Peki ben, Hasan yazan yaklaşık 10 kağıdı ‘Ayşe’ diye okumasaydım Ayşe seçimi kazanabilecek miydi?

Tartışmalar ve yorumlar sürerken bir taraftar oy kağıtlarını yırtıyor ve çöpe atıyorum. Yani atı alan

Siz şimdi ‘hocam demokratik davranmamışsınız’ diyebilirsiniz ama…

Seçim hazırlığı demokratik değildi ki!

Tercihim; dürüst, saygın, hoşgörülü ve kapsayıcı adaylardan yana…

 

Bakmadan Geçme