Adamım-Kadınım
Alanya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı ve Alanya Kadın Hakları Derneği Kurucu Başkanı Gaye Coşkun dostumuzla bir araya...
Alanya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı ve Alanya Kadın Hakları Derneği Kurucu Başkanı Gaye Coşkun dostumuzla bir araya geldik. Toplumsal meselelere kafa patlatan, yürekli bir kadın Gaye. O kadar yoğunluğu içinde bir de 28 Ağustos akşamı saat 20.00’de Alanya Posta Televizyonu’ndaki Kadının Sorunları programına hazırlanıyor. Hizmetlerini önemsiyorum.
Programında canlı yayına bağlanacak konukları, Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü ve avukat Müge Gezginci.
Üç gün içinde yine peşi sıra cinayete kurban giden kadınların trajedisi masaya yatırılıyor. Umarım, böylesi programların sayısı ziyadeleşir. Reyting derdi olmadan, samimiyetle kadının problemlerine el uzatılıyor.
Hakkıyla kadın olabilmek, gerçekten zor mesele; geçen köşe yazımda belirtmiştim. Eski zaman asillerinin devrinde değiliz. Hanımefendi, hatun kişi olabilmek epey hüner gerektiriyor. Peki bu hünere bir de beylik gerekiyor. Takdir edecek, bağrına sımsıkı basacak, sevgisini esirgemeyecek, adam gibi adam, nezaketli beyefendi gerekiyor.
Bazı şeyler, toplumda yalama yaptı. Kayış koptu. Özümüzden uzaklaşınca hanımefendi hatun kişileri, yiğit beyefendileri mumla arar olduk.
Peki, ümitsiz mi olalım?
Sizin halet-i ruhiyeniz ne alemdedir sevgili okur? Ama benim halen umudum var. Gaye Coşkun gibi hanımefendilerin varlığı, beni yüreklendiriyor.
Gazozumuza ilaç atılmış olabilir; ilginç zamanlarda derbederce gezelim diye hiç aklımıza gelmeyecek kişiler tarafından bedduaya uğramış olsak da bu toplumun yaraları sarıp sarmak gibi değerleri henüz yok olmadı şükürler olsun.
Tavsayan yönlerimiz var. Siyaset ve ekonomi, bir ülkenin genel sosyolojisinin haritasını çiziyor. Devlet adamlarının hırçın ve kavgacı üslubunu bir önceki yazımda eleştirmiştim. Kadın ve erkek fıtratındaki bozulmalara, sevgisizliklere değinmiştim. Eşit olamayız lakin adalete, vicdana ihtiyacımız var.
Bu yazımda da ekonomideki dalgalanmaların bir anlamda bu tür cinayetlerde etkili olduğunu vurgulamak istiyorum. Tekirdağ’da yaşayan ekonomi muhabiri dostumuzun tespitleri karşısında oturup düşündüm. Piyasada inanılmaz bir durgunluk var. Esnaf kepenk kapatıyor. Bugününden mutlu değil ki gelecekten ümitli olsun. İşsizlik zaten vardı da şimdi de işten çıkarmalar alabildiğine artmış durumda. Erkeklerin iş hayatında olması, kadınların ekmeğinden bir derece daha önemli. Şöyle ki; erkek fıtratında evini bakmak, eşini başkasına muhtaç etmemek gibi mesuliyetler var. Kadının çalışması elbette değerli ama erkeğin çalışması hayati bir mesele. Sadece maddi açıdan değil. Hal böyle olunca işsizlik boyun büktürüyor. Sürekli evin içinde işsizlikten dem vuran bir erkek ile ondan sürekli bir şeyler bekleyen kadını düşünün. Kadın, sevgisiz ve anlayışsız olunca!
Evlilik, aşkı öldürüyor mu? Aşk var mı ki evlilik onu öldürsün.
Genel anlamda söylüyorum; bugünün evlilikleri, iş anlaşmalarından farksız. Şirketteki dostluk nasılsa evlilikteki karı-kocalık da aynılaştı. Bayağılaştı. Hesap kitapla yapılan akit yani sözleşme ile gerçek anlamda çıkarsız sevgi bir arada olabilir mi? Oluyorsa ve de her iki tarafın tahammülü kalmayınca şiddetin her türlüsü kaçınılmaz oluyor. Asgari ücret malumunuz. Orta halli bir ailenin masrafı belli. Dolayısıyla hayatı idame ettirebilmek için bir alışverişten bahsediyorum.
Eskiden kız istemelerde “Oğlumuzun tıyneti, ahlakı nasıldır?” diye sorulur; “Namazlı niyazlı mı?” diye merak edilirdi değil mi? Bugün neler konuşuluyor?
Bir bira için, telefonuna kontör için, iki günlük tatil için fırıldaklar çevriliyor. Savunması, “Sen de beni yaşatsaydın” oluyorsa bir erkeğin gözü dönmez mi?
Şiddetin her türlüsünü kınıyorum, doğru bulmuyorum. Bu yazımı bir önceki yazımla birlikte değerlendirirseniz ifadelerimi daha iyi anlayacaksınız.
Aynı şekilde “Sen kadın mısın? Falancadan kadınlık öğren” gibi hakaretlere maruz kalan hanımlarla da içli dışlıyım. Topluma dokunmaya çabalayan biriyim. Kadının da gözü döner, kafası atar elbette ki…
Bir hata, başka hatalara gebedir. Daha fazla ya da az hatalı vardır. Ne olursa olsun suç varsa tek taraflı değildir.
Kadın hakları derneklerinin çalışmalarına ehemmiyet veriyorum fakat eksik buluyorum. Derinlemesine, taraf tutmadan, her iki tarafı dinleyerek ve anlayarak köklü çözümler üretilmeli kanaatindeyim.
Fıtratın şifreleri var. İlkokul çocuğuna lise denklemi çözdüremeyiz. O çocuğun zekasında problem olduğu için değil. Henüz büyüme ve olgunlukta olmadığı için… Bunun gibi kadının da erkeğin de kendisinden beklenilenler var. Roller birbirine karışınca, biri diğerine diş bileyince işte fıtrat dediğimiz kişilik zedeleniyor.
Bir zamanlar kapı önlerinde oturan, sohbetleri ile benliğimizi eğiten komşu teyzelerin, ninelerin, dedelerin varlığını özlüyorum. Üç kuşak, birbirine el uzatıyordu. Ya şimdi?
Kadın da yapayalnız adam da! O yüzden sadece kadının problemlerini değil, erkeğin de sorunlarını konuşmaktan yanayım. Birbirimize diş bilemek değil; dost olmak, el uzatmak vaktidir. Midemizi doyurmak kadar ruhi açlıklarımızı fark edip ayrımcılık yapmadan birbirimize sımsıkı sarılalım, olur mu sevgili okur?
Bakmadan Geçme





