AÇ GÖZLERİ DEĞİL, AÇ KARINLARI DOYURUN!
Bugün yirmibeş Nisan ikibinondokuz, sağlıklı, huzurlu ve aşk dolu bir gün diliyorum. Onbir ay boyunca kul...
Bugün yirmibeş Nisan ikibinondokuz, sağlıklı, huzurlu ve aşk dolu bir gün diliyorum. Onbir ay boyunca kul hakkı yiyenlerin, en fena işleri yapanların ve de en iyi showu ben yaparım diyenlerin, mübarek ayına az kaldı!
Müminler için kıymeti yüksek ayların başını çeken ve sırasıyla Recep, Şaban, Ramazan olarak bilinen ayların geldik en sonuncusuna. Recep ayı; 8 Mart 2019’da başlayıp – 5 Nisan 2019’da sona erdi. Şaban ayı; 6 Nisan’da başlayıp – 5 Mayıs’da sona erecektir. Ve Ramazan ayı da 6 Mayıs’da başlayıp- 4 Haziran’da sona erecektir.
Sevgili okurlar, klişe bir söz vardır ya hani, “her şeyi devletten beklemeyin” diye. Evet, ben buna sonuna kadar katılıyorum. Elbette ki devlet kurumları, liyakatleri doğrultusunda her vatandaşa yardım etmek, bilgilendirmek, sorunlarına çözüm bulmak için en öncelikli yerlerdir. Boşuna “devlet baba” denmiyor değil mi! E halkın da devletin verdiği bu bilgiyi, bu yardımı ve çözümü doğru anlayıp, algılayıp hayatına geçirmesi gerekir. Bizler, işimize geldiği gibi anlamayı, anlatmayı az biraz sever bir toplumuz ne yalan söyleyeyim (!). Hoşumuza gitmeyen şey olduğunda yermeyi, biraz fayda gördüğümüzde de onun sonuna kadar kanını içmeyi iyi biliriz. E hal böyle olunca da, aslında bir hareket etsek kurtaracağımız hayatlar için durup seyretmek, önce başkaları harekete geçsin diye beklemek insanlığımızdan çıktığımız durumlardan başka bir hal değildir.
Oysa olanı paylaşmak, e paylaşmayı da bırak olanın ucundan birilerini de nasiplendirmek inanın manen bizleri daha iyi hissettirecektir. Bir ihtiyacı olana yardım eli uzatmak, bir çocuğun aç karnını doyurmak, bir yaşlının gülüşe hasretliğini gidermek, bazılarının hasretleri olduğunu unutmayalım lütfen.
Bizler aslında oldukça duygusal ve yardımsever bir toplumuz. Boşuna mı asırlardır atalarımızı ve inançlarımızı yok edemediler. Evet, kafası karışanlar, gidip gelenler çok olmuştur. Yine de olacaktır. İnsan olmanın gereğidir bu. Hatalar yapılacak, ancak ders aldıkça da tekerrürü aza indirgenecektir / indirgenmelidir.
Mesela beş kere hacca gitmektense, bir kerede harcanacak rakamla bir fakiri yedirelim, donatalım. Gecenin bilmem kaçında dostlarımız şurada bir eğlence var dediklerinde, kayıtsız şartsız giden bizlerin ve de harcanan paranın “felekten bir gece” düşüncesine sığınıp heba edilmesi yerine, arada bir çocuğu giydirebilmenin düşüncesi kaçımızda var merak ediyorum aslında.
Ve en çok da şu iftar yemeklerinin hiçbir ihtiyacı olmayan insanlara verilmesine sinir oluyorum. Şölenli, zenginin zengine caka sattığı iftar yemekleri. Gözleri ve dilleri aç, yürekleri merhametsiz olanların döke saça yedikleri ve hatta çoğunu bile yiyemedikleri müsriflik dolu iftar masaları. Müslümanlığı bırakın bir kenara insan olabilmenin de nüansında bile olmamalı böyle bir düşünce.
Sizlerden ricam, üç beş firma ya da kişi bir araya gelip; önce akrabalarından, sonra sokağından, sonra mahallesinden ve derken dağ gibi oluşan çevresine dokunsun, onlara sokak aralarında iftar versin, ya da evlerinde. Ha geçti artık bir elin verdiğini diğer el görmesin maneviyatı, şimdilerde her şey ortada, bu ve buna benzer yardımları da duyurmak hem gazetemizde hem de televizyonumuzda benim de boynumun borcu olsun mesela.
Çünkü insanların birilerinin merhametlerini görmeleri ve onları örnek almaları gerekiyor. Yeter ki bir aç, bir ihtiyacı olan sizin ruhunuzun güzelliğinden geçsin, bunu da duyurmak bizim işimiz. Örnek teşkil etsin diye, merhametli insanlar hala var mış diyelim diye!
Mübarek aylar, bayramlar aynı zamanda ihtiyacı olanların hatırlanması gereken zamanlar da değil midir? Fitresi, zekâtı boşuna vermiyor insanlar.
Ve sevgili dostlar, mübarek aylar içindeyiz madem. Her yanımızdan duygusallık ve inanç paylaşımları çağlıyor. O halde birilerinin hayatına dokunmaya, onların evlerinde (varsa tabi başlarını sokacak evleri) karınları tok uyumalarına vesile olmak zor olmamalı. Bir çocuğun, bir yalnız kadının, erkeğin ya da yaşlı birilerinin hatta bir hayvanın aç yatmalarına, yemek kokusu duyduklarında iç çekmelerine, evine ekmek götüremeyen anne ve babaların kendilerini yok etmelerine izin vermeyelim ne olur.
Hayatı paylaştıklarımızın bizlere ihtiyaçları var. Kim bilir belki yarın bizlerin onlara ihtiyacı oluşacak. Yüreğimizi ve niyetlerimizi iyi tutalım, paylaşalım. Aç gözleri değil, aç karınları doyurmanın huzurunu yaşayalım inşallah.
Her yere devlet yetişemeyebilir. Unutmayın! Yetişmeli belki sosyal sorumluluğu gereği ama yine de beklemektense, bekletmektense, bizler de dokunmaya çalışalım.
Tanrı, yüreğinin ve beyninin harmanını dilinden dökülen insanlarla karşılaştırsın
Sevgiler
Bakmadan Geçme





