8 Mart ve lokma!
Dün 8 Mart idi. Bilindiği gibi bu gün, kadınlarla ilgili bir gündür. Kadınlarla ilgili ama bu...
Dün 8 Mart idi. Bilindiği gibi bu gün, kadınlarla ilgili bir gündür. Kadınlarla ilgili ama bu özel gün emeğini satarak yaşam savaşı veren kadınların bedel ödedikleri özel bir gündür…
Yani 8 Mart, kadınların altın günü benzeri bir gün değil. 8 Mart, özellikle çalışan, kadın hakları için hayatlarını kaybeden kadınları anma ve dayanışma günüdür.
Üyesi olduğum Eğitim-Sen Ödemiş temsilciliği her 8 Mart’ta mutlaka bir etkinlik düzenlerdi. Önceki yıl, bu etkinlik Suriye’de meydana gelen olaylar nedeniyle iptal edildi. Belediye, Kent Konseyi ve sendikalar işbirliği ile 4 gün sürecek çeşitli etkinlikler yapılacaktı. Belediye ve ilgili kuruluşlar da bu nedenle etkinliklerini iptal etti. Geçen yıl da malum korona salgını nedeniyle herkes diken üstünde idi.
Bu yıl da barışın tek dili yoktur çerçevesinde ‘Ahura’ müzik topluluğunu ağırlıyoruz. Ukrayna’daki savaş nedeniyle ne yapacağımızı bilemez duruma düştük.
Her ne kadar bizim uzağımızda gibi görünse de aramızda bir Karadeniz var. Ve her ne kadar bu savaş bir emperyalist paylaşım savaşıdır desek de yerle bir olan şehirler ve yerlerinden yurtlarından edilmiş insanlar var. Ne yapacağını bilemez duruma düşen ‘büyük insanlık’, yine ayaklar altında!
Kutlu olsun, ‘mücadele günü’ falan diyoruz ama ne yazık ki hiçbir iyi niyet dileğimiz yerine gelmiyor.
**
Her yıl yaptığımız gibi günle ilgili, ‘unutulmaması adına’ bazı bilgileri sıralayalım:
“1857 yılında ABD’nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başladı. Ancak polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda çoğu kadın 129 işçi can verdi. ABD’de meydana gelen bu olay nedeniyle kadın işçilerin katledilişi unutulmasın diye 1910 yılında Kopenhag’da toplanan Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda 8 Mart’ı Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak belirledi”
İlerleyen yıllarda işin içine Birleşmiş Milletler giriyor ve gün evrenselleşiyor.
Şimdi aklımıza ‘çalışmayan kadın var mıdır?’ şeklinde bir soru da gelebilir. Ya da ‘çalışırken iş kazasında hayatını kaybetmiş erkekler için anılan bir gün var mı?’ diye de bir soru sorabiliriz. Çalışma açısından değerlendirirsek, çalışmayan insan yoktur. Hatta çalışmayan patron da yoktur!
Bu soruların devamı gelir ve bu tartışma bitmez.
Fakat belli ki bu günün ortaya çıkış nedeni, fabrikalarda çalışan, çalışırken hakları için direnen, direnirken hayatını kaybeden kadınlar ve onların mücadelesidir…
Bakıyorum ‘kutlama’ ve etkinliklere: “Ben anamın ayaklarının altını öperim” gibi laflar edip kadınların birinci sınıf vatandaş, erkeklerle aynı haklara sahip insan olduğu gerçeği, ‘ana/anne’ üzerinden anlatılmaya çalışılıyor… Anneler günü ayrıdır.
Bu özel gün, lokma döktürülerek, pilav dağıtılarak ya da konvoy yapılarak anılamaz. Bu tür etkinlikler işin özünü sulandırmaktan başka bir şey değildir.
**
Türkiye, dünyadaki Türk ve Müslüman ülkeler göz önüne alındığında benim görebildiğim kadarı ile kadınlara en çok değer ve hak veren bir ülke konumundadır.
Hali vakti yerinde olan kadınların, emek ve hukuk ile bir sorunu yoktur fakat ekonomik gücü zayıf ailelerde aynı durum söz konusu değildir.
Türkan Saylan’ın, “Türkiye’deki her kadının Cumhuriyet’e borcu vardır” sözü hiç aklımdan çıkmaz.
Evet, ülkemizde töre ve kadın cinayetleri hala gündemin üst sıralardaki yerini koruyan en önemli sorunlardan biridir. Eşinden boşanmış kadınlara iyi gözle bakılmayan yer ve bölgelerimiz vardır. Eşlerinden geride yürüyen ve eşi karşısında ezik duran kadınlarımızın varlığını biliyoruz.
Ama doğruyu tespit etmek gerekirse kadınlarımız, doğumuzdaki ülkelere oranla daha özgürdürler.
**
Ben, kadın emeğinin hatırlanması açısından çıkış noktasının unutulmaması gerektiğine inanarak, bu günü tüm emekçiler adına yeniden kutluyor, her türlü savaşın sona ermesini diliyorum…
Bakmadan Geçme





