72 YAŞINDA AMELİYATLA TANIŞINCA

“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi‘’, Kanuni Sultan Süleyman

“Beni Türk hekimlerine emanet ediniz‘’, Mustafa kemal ATATÜRK

Sağlıklı bir devlet düzeninin sağlıklı bireyler yetiştirilmesiyle mümkün olduğu gerçeğini bilen Mustafa Kemal Atatürk, Türk milletinin sağlığıyla da yakından ilgilenmiş, sağlıklı bir toplum olabilmek için alınması gereken asgari tedbirleri büyük bir önem ve intizamla belirlemiştir.

Yukarıda belirttiğim gibi Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Beni Türk hekimlerine emanet ediniz” demesi Türk doktorlarına duyduğu güvenin büyük bir göstergesidir. Atatürk’ün en iyi dostları olan Türk hekimleri; cephede de omuz omuza savaşmış ve devrimleri gerçekleştirdiği mecliste yan yana çalışmıştır. Birlikte yürüdüğü ve en sonunda kendini emanet ettiği Türk hekimleri ile yaşamı boyunca yolu sürekli kesişmiştir.

Bizler sağlıklı olduğumuzda hasta olmanın ne olduğunu tam olarak bilemiyoruz herhalde. 19 Mayıs 2003 tarihinde “Yeşil Bir Ödemiş için El Ele” kampanyası düzenlenmişti. İl Özel İdaresi katkılarıyla alınan zeytin fidanları ilk olarak Şirinköy’de toprakla buluşacaktı. Açılış konuşması ve sunuculuğunu dönemin Ödemiş Kaymakamı Erkan Işılkan benim yapmamı istemişti. O gün hava çok soğuk ve rüzgarlıydı. Belim, ayaklarım ve tüm vücudum üşümüştü. Tören bitip Ödemiş’e geldiğimizde idrarımı yapamıyordum. İdrarımı yapabilmem için Ödemiş Devlet Hastanesi doktorlarından Bekir Murat sonda taktı ve ben de prostatla tanışmış oldum.

2003 yılından itibaren prostat hastasıyım, sürekli kontrole gidiyor ilaçlarımı kullanıyordum. Ancak prostatım devamlı büyüyordu ve biraz üşüdüğümde tıkanıyor, idrarımı yapamıyor doktora gidip sonda taktırıyordum. Yaz kış pazarlara gittiğim için açık havada kendimi korumam da zor oluyordu. İlaçlar fayda etmiyordu ve son çare olan ameliyata doğru yol görünmüştü. 72 yaşına kadar tek ciddi rahatsızlığım buydu. Toplumsal sağlık sorunlarımızdan olan şeker, tansiyon, kolesterol gibi rahatsızlıklarla ömrüm boyunca hiç tanışmadım, kısacası başka hiçbir rahatsızlığım yoktu.

Oğlum Alpay Saygılıer, İzmir Bornova Tınaztepe Hastanesi doktorları Profesör Doktor Atilla Sökmen ve Profesör Doktor Tarık Yonguç hocalarla görüşerek, bir randevu aldı. Yapılan kontroller ve tetkikler sonrasında ameliyat günü belirlenerek, 27 Ekim Perşembe günü ameliyata alındım. Bugüne kadar hiçbir sağlık problemi ve cerrahi bir müdahaleyle tanışmadığım için haliyle heyecanım doruktaydı.

Elbette korkmadım diyemeyeceğim. Ameliyat elbisesini giyip, ameliyat odasına giderken ne kadar dua biliyorsam okumaya başladım. Ameliyat odasına girdiğimde başta Doktor Tarık Yonguç olmak üzere tüm doktor ve hemşireler gayet güler yüzlü bir şekilde geçmiş olsun diyerek moral ve motivasyonumu yükselttiler. Ameliyat olacağım masanın üzerine yatırıldım. Başımın üzerinde sadece filmlerde gördüğüm o dev projektörler vardı, korkum bir nebze daha yükselmişti. Dualarım devam ediyordu, sağ koluma yapılan bir iğne ile uyutulmuştum.

Gözlerimi açtığımda ne olduğunu bilemiyor, şaşkınlıkla etrafa bakınıyordum. Hocalarımızın söylediğine göre; güzel bir ameliyat geçirmiştim. Ameliyatı yapan cerrah Profesör Doktor Tarık Yonguç’un sürekli beni ziyarete gelerek odamda muayenesini güler bir yüzle yapması ve hastane personelinin ilgisi, Profesör Doktor Atilla Çökmen’in ve hemşirelerin güleryüz ile benimle ilgilenmesi kendimi adeta evimde gibi hissettirdi.

Bu durumun neticesinde adeta Atatürk’ümüzün beni Türk hekimlerine emanet ediniz demesinin ne kadar haklı ve doğru olduğunu anladım. Millet olarak hekimlerimize sahip çıkıp yanlarında durmamız gerektiği konusunu bir kez daha irdelemiş oldum.

Yurt dışına gitmek isteyen doktorlarımızın ve ülkemizin aydın beyinlerinin gitmemesi için devlet olarak ve biz vatandaşlar olarak gerekli tüm çalışmaların yapılması gerektiğine inanıyor, Profesör Tarık Yonguç şahsında; tüm sağlık çalışanlarımızın karşısında düğmemi ilikliyor, hepsine saygı ve hürmetlerimi gönderiyorum.